Gece gözlerimi açtığımda üşüyerek örtüyü çıplak bedenime doladım. Sanlı yatakta değildi. Uyumaya çalıştığımda beceremeyerek ayağa kalktığımda kasıklarımdaki sızıyla gülümsedim. Onunla olmak gerçekten dünyanın en güzel şeyiydi. Örtüyü bırakıp üzerime onun gömleğini geçirme klişesini gerçekleştirerek yüzümdeki aptal gülümsemeyle odadan çıktım. Hiçbir yerden ışık gelmiyordu. Odamın kapısını açtığımda koridorun sonundaki balkon direkt görünüyordu. Kapkaranlık gecede sadece sigarasının ateşinden gelen ışıkla yüzünün bir kısmı aydınlanan Sanlı'yı görmemle gülümsemem genişledi. Balkon kapısının ağzında durup bir süre ona baktım.
'Sevgilim.' Seslenmemle bana dönmeyerek sigarasından son nefesi çekip söndürdü. Pantolonunu giymişti. Hatta kemerini bile bağlamıştı. Yavaşça yanına yaklaşıp parmaklarımı saçlarının arasından geçirdiğimde başını geri çekerek benden uzaklaştı ve gözlerini yüzüme sabitledi.
'Başkası var.' Duyduklarımı sindirmeye çalışarak bir süre elim havada öylece kaldığımda devam etti. 'Seninle tanıştığımda takıldığım bir kızdı. Hala onunla takılıyorum Güneş. Bunun ciddi bir ilişkiye dönüşeceğini düşünemedim.' Bir adım uzaklaşarak attığım kahkaha bomboş sokakta gecenin karanlığında kaybolduğunda başını yola çevirerek gözlerini kaçırdı.
'Güzel şakaymış sevgilim. Hadi yatağa gel üşüdüm.' İçeri girmek için arkamı döndüğümde bileğimden tutarak beni kapının girişinde durdurdu.
'Şaka yapmıyorum Güneş.' Dedi ayağa kalkarken. 'Bizden olmazdı zaten. Kusura bakma.' Gözlerime bakmıyordu. Zaten gerek de yoktu söyledikleri gözleri gibi delip geçiyordu. Çığlık atmak istiyordum. Yüzünün ortasına geçirmek istiyordum. Ama yapamadım sadece öylece durdum. Demek ki amacı benimle birlikte olmakmış. O yüzden peşimde koşmuş, kapımda yatmış, güzel olduğunu sandığım sevgi sözcükleri sunmuş, annemle tanışmış... Hepsi bu yüzdenmiş.
'Ölü birisin artık.' Tüm sakinliğimle söylediğim cümle benim canımı yakarken üzerimdeki gömleğinin düğmelerini çözerek çıkarttım ve yere bıraktım. Karşında tüm çıplaklığımla duruyordum yine ama bu sefer birkaç saat öncesi gibi vücudumda yanan hiçbir yer yoktu. Konuşmasına fırsat vermeden hızlı adımlarla odama geçip kapıyı çarptım. Sakin hissediyordum içimdeki depreme rağmen gözümden tek bir yaş dökülmüyordu. İşin garibi ellerimin soğukluğu geçmişti. İçimi ısıtan adamın bu denli bambaşka birine dönüşmesi canımı kelimelerle anlatamayacağım kadar çok acıtıyordu.
Kapıyı kilitleyerek yere oturduğumda dış kapının çarpma sesiyle gözümden çeneme süzülen yaşı sinirle sildim. 'Hayır Güneş. Kalk.' Kendime kızarak yere uzandım. Berbat zamanlar beni bekliyordu, biraz dinlenmek kötü olmaz.
Aradan geçen iki günde sabahtan akşama kadar işe gidip kendimi başka şeyleri düşünmeyecek kadar yormuştum. Evden koşarak çıkıyordum ama akşamları eve dönerken belki kapımdadır düşüncesiyle hep başka banklarda saatlerce boş boş oturuyordum. Sera ve Anıl geri dönmüşlerdi. Hatta Sera bütün aşk tatili adını verdiği haftasını anlatmak için hafta sonu onun evinde kalmamız uğruna büyük savaşlar vermişti. Rüya'nın aşk merakı yüzünden anında kabul etmişti. Ben de daha kimseye olanı biteni anlatamadığım için çok yorgunum diyerek başta kabul etmemiştim. Sera evime gelip beni sürüklemekten söz edince zoraki bir şekilde tamam demiştim. Şimdi eşofmanlarımla cebimde ilk defa aldığım sigara paketimle Sera'nın koltuğunda oturuyordum.
'Sonra bana döndü ve dedi ki iyi ki seninleyim. Çığlık atmamak için dudaklarımı ısırınca bir daha seviştik ama her şey çok iyi, çok çok iyi.' Sera'nın neşeli sesiyle anlattıklarını dinlerken burukça gülümsedim. Rüya elini kalbine koymuş heyecandan bayılmamaya çalışarak kafasının içinde Sera'nın üçüncü çocuğuna isim seçmeye çalışırken Sera hem anlatıp hem de kendine nazar boncuğu takıyordu.
Aslında eve girdiğimde suratımdan her şeyi anlayabilecek kadar beni iyi tanıyan Sera aşırı mutluluk krizi yüzünden asla fark etmemişti. Aslında bir yerde daha iyiydi. Kız bu kadar mutluyken evin ortasına yangın gibi düşmeme gerek yoktu. Sera'nın anlattıklarını duyuyordum ama dinleyemiyordum, yine de gülümsüyor, başımı sallayarak mutluluğuna ortak olmaya çalışıyordum.
'Ben arkada ki balkona gidiyorum biraz sıcakladım.' Rüya söylediklerimi asla takmayarak Sera daha fazla anlatsın diye beni eliyle kovaladı. Hızla mutfaktan çakmağı alarak balkona çıktığımda sigara paketini açıp tek dalı içinden almıştım. Kapıyı da koku gitmesin diye sıkıca kapatıp sigarayı yakarak içime çektim. Ben de bıraktığı bu etkiden nefret ediyorum, ondan da nefret ediyorum. Madem başkası vardı niye beni oyaladı? Hala aklıma gelmesinden de nefret ediyorum.
'Güneş.' Kapıyı açıp yanıma gelen Sera'nın sesiyle omuzlarımı dikleştirip ona da sigara uzattığımda istemedi. 'Sen başladın mı?' Afallamıştı. Normal olarak. Hayatında her şeyi mükemmel yapmaya çalışan biri neden zararlı şeylere bulaşsın ki? Sanlı gibi.
'Güneş ne oldu?' Gülümseyerek kafamı sağa sola salladım. Elini benimkinin üstüne koyup sıktı. 'Konuşmayız istersen ama sakın kovma beni.'
'Bitti Sera. Başkası var dedi.' Sera'nın o ışık gibi parlayan gözlerinden geçen anlık öfkeyi gecenin karanlığında bile olsak çok net gördüm.
'Ne zaman oldu bu?'
'Birkaç gün işte.' Omuz silkerek sigaramdan son bir nefes çekip söndürdüğümde elimi okşuyordu ama o gözlerinde ki öfke yerini korumaya devam ediyordu. Her şeyi anlatmak isterken susmak beni boğuyordu. Arada bir kendimi hangi uçurumdan atsam düşüncelerine dalıyordum. Sera beni konuşmadan da anlıyordu. Beni çekip sarıldığında saçlarımı okşamasıyla uzun zamandır tuttuğum gözyaşlarım sicim gibi akmaya başladı.
'Ben buradayım. Ağla rahatla ama şunu bil Güneş bu da geçecek. Zamanla alışacaksın, her şey yoluna girecek ve ben hep burada olacağım. Ben ve sümüklerini bulaştırdığın omzum.' Ağlarken gülmemi sağlayan kıvırcığa minnetle bakıp sıkıca sarılarak içimdeki bütün hüznü atmaya çalıştım. Bu da geçecekti, her şey gibi.
'
