15; Yavru Köpek

145 14 30
                                    

Kapımda önünü bile göremeyecek hale gelen Anıl'la sinirlenmemek için derin bir nefes aldım. O ise beni gördüğünde oturduğu yerden yaklaşık beş dakikada kalkarak yavru köpek gibi bana bakmaya başladı.

'Konuşabilir miyiz? Konu Sera.' Sera demeseydi çığlık kıyamet onu kovabilirdim. Başımı sallayarak kapıyı açıp onu içeri davet ettim. Çantamı ve Sanlı'nın ceketini kapının yanına bırakarak Anıl'ı koltuğa yönlendirdim. İkinci defa geldiği evimde duvarlara kadar her yeri öylece bir inceledi ve koltuğa geçip derin bir nefes aldı. Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal çıkartacakken benim çatık kaşlarımla karşılaşarak sehpaya bıraktı.

'Konuşacak mısın artık Anıl? Yarın erken kalkmam lazım.' Sabırsızca yerimde kıpırdandım. Yutkunarak güvenini toplamaya çalıştı.

'Sera'dan çok hoşlanıyorum Güneş.' Duraksadı.

'Ben ne yapabilirim? İlkokulda değiliz ki ben mi gidip söyleyeyim?' Terslemek istemiyordum ama yaptıkları aklıma geldikçe ağzına bile vurabilirdim.

'Ben daha önceleri ciddi ilişkiler yaşadım yani seninkinin aksine neyin ne olduğunu biliyorum. Ama Sera çok iyi. Benim için çok iyi. Uzaklaşmak istiyorum ve bunun için yardımın lazım.' Beklediğim son bu değildi ve bunun için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bizi birleştir, kavuştur falan demesini beklemiştim.

'Anıl saçmaladığının farkında mısın? Sevdiğin biriyle neden birlikte olmayasın ki?'

'Anlamıyorsun Güneş. Sera çok üzülür. Ben onu o kadar sevemem. Yardım et.' Yalvaran gözlerle öne eğilerek saçlarını karıştırdı. İçim çekiliyordu.

'Senden hoşlanıyor ama kızı oyalarım diyorsan yetişkin adamsın çık karşısına söyle. Ben ne yapabilirim?'

'Yapamıyorum.'

'Niye?' Omuz silkerek yanıt verdi. Sabrım sınanıyordu. 'Seviyor musun onu?' Sorduğum soruyla başını olumsuz anlamda salladı.

'Sevmek istiyorum.'

'Bu işler öyle olmaz Anıl. Seviyorsan tut elini koru kendinden sevmiyorsan da uzaklaş, özgür bırak.' Gözünden çenesine süzülen bir damla yaşla çok mu ağır konuştum diye kendimi sorgularken yavaşça ayağa kalktı.

'Özür dilediğimi söyler misin? Affetmesin beni.' Bana bakmadan ayakta dikiliyordu ama farkında bile olmadan sallanıyordu. Ben de yerimden kalkıp omzuna dokundum.

'Kal burada.' Kalktığı koltuğa onu geri oturttuğumda itiraz etmedi. Ben de koşarak çarşaf ve yastıkla geri döndüm. Koltuğu ona göre ayarlayıp sehpaya bir bardak su bıraktım. Hiç konuşmadan koltukta oturuyordu ve gözlerini televizyon ünitesinde ki Sera'yla fotoğrafımıza dikerek öylece duruyordu.

'Daha fazla üzme.' Fısıldayarak kendi odama ilerledim. Kendi ilişkimi çözemeden onlarınkini çözmeye çalışıyordum.


Anıl'la yaşanan dram gecesinin üstünden tam beş gün geçmişti. Sabah kalktığımda evde yoktu ben de sorgulamadım. Bir hafta boyunca Sera'yla her konuşmaya çalıştığımda dalgaya vurarak konuyu hep geçiştirdi. Gelecek olan şeyin hemen hemen farkındaydı. O da zaten çok çalışıyorum bahanesiyle benimle bir hafta boyunca hiç görüşmedi. Sadece mesajlaştığımız için kaçması daha kolay olmuştu.

Zaten Anıl'ın da yazlığına gittiğini duymuştuk. Hem de eylülün ortasında. Sanlı'yla bir hafta boyunca sadece bir kere görüşebilmiştik onda da ben iş yüzünden yorgunluktan bayılmak üzereyim diye kısa tutmuştuk. Resmen burnumda tütüyordu. Ona o kadar çabuk bağlandım ki kendim bile şaşırıyorum ne olduğunu. Her gün görmek, konuşmak istiyorum. O sigarayla karışık orman kokusunda kaybolmak, her saniye yarım gülüşünü görmek istiyorum.
Cuma gününde olmanın verdiği neşeyle evimin balkonunda kendime yaptığım pudingi kaşıklayarak Gilmore Girls izleme batağına düşmüştüm. Her sonbahar geldiğinde deli gibi bu diziye tekrar başlıyordum. Yüzüme vuran rüzgarla hala sıcak olan kaseyi hızla bitirdim. İkinci bölüme daha yeni geçmişken aşağıdan gelen ismimin seslenilmesiyle hızla elimdekileri bırakıp aşağı baktım. Üzerimde çilekli pijamalarımla görmeyi beklediğim kişi kesinlikle başında şapkası üzerinde deri ceketiyle aşırı karizma duran Sanlı değildi.

Serseri / Sanlı AkgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin