Havanın soğukluğunu her yerimde hissederek uyandığımda bahçedeki sallanan koltukta uyuduğumu fark ettim. Hızla köşedeki battaniyeyi üzerime alarak dün ne olduğunu düşünmeye başladığımda hiç hoşuma gitmeyen görüntüler gözümün önüne gelmişti. Oyunla başlayan gecede iğrenç bir alkol alma seansı yüzünden asla yapmayacağım şeyler yapmıştım yine. Gereksiz cesurlaşıyordum işin garibi ise sadece libido konusunda oluyordu bu. Kusmak üzereydim. Güneş yeni doğmuş, havanın en soğuk olduğu saatlerdeydik. İçeri girip Sanlı'yla yüzleşmek yerine burada soğuktan donmayı tercih ederek bulunduğum yere kedi gibi sarındım.
'Günaydın, hırsız mısın?' Yan bahçeden gelen yabancı erkek sesiyle yerimden sıçradım. Üstünde tişörtü olmayan fazlasıyla kaslı kumral ve terli adama göz ucuyla baktım.
'Hırsıza mı benziyorum?' Büyük ihtimalle spordan geldiği belli olan yunan tanrısının yanında berbat görünüyordum.
Öylesine beni bir inceledikten sonra konuştu. 'Nevin teyzenin senin gibi bir tanıdığı olduğunu bilmiyordum.' Kollarını iki bahçe arasında ki çitlere yasladı. 'Kerem ben bu arada.'
'Hırsız olmadığıma inanmana sevindim Kerem. Terin soğursa hasta olursun hadi git sen.' Çıplak erkeklerle aram iyi değildi. Gözlerimi kaçırarak bahçede ki çiçekleri izlemeye başladım. Çitlerden atlayıp tişörtünü üzerine geçiren Kerem göz hizama girerek gülümsedi.
'İsmini söylemedin.'
'Söylemeden gitmez misin?' Yanıma oturduğunda koltuğun en uç kısmına doğru kaydım.
'Gitmeyebilirim Anıl'la çocukluk arkadaşıyız.' Gülerek arkasına yaslandı ve elini bana doğru uzattı.
Parmaklarını ucundan tutup salladım. 'Güneş. Memnun oldum. Güle güle.' Elimi geri çektiğimde sırıtışı büyüdü.
'Görüşürüz Güneş.' Yüzünde kocaman sırıtışıyla geldiği gibi çitlerden atlayıp evine geçtiğinde huzursuzca yerimde kıpırdandım. Bu akşam eve dönüyorduk ne görüşmesi beyefendi? Arkasından bakarak iç çektiğimde sertçe açılan evin kapısı yüzünden dikkatim dağılmıştı.
Üzerine Anıl'ın olduğunu düşündüğüm beş beden büyük hırkayı giymeye çalışan telaşlı Sera'yı gördüm. 'Anlamıyorsunuz, Güneş kaybolmaz. Onun huyu değil. Bir şey oldu.' Hızla evden çıkarken Sanlı ve Anıl da tam arkasındaydı. Bu kadar erken uyanıp da kaybolduğumu düşünmelerine şaşırmıştım. Dün gece herkes şaşı olacak kadar içmişti.
Üstümde ki örtüyü iteleyerek onlara seslendim. 'Buradayım, ölmedim.' Sera beni fark ettiği gibi koşarak yanıma gelip bana sarıldı. Anıl da peşinden gelip diğer yanıma oturdu.
'Mosmor olmuş dudakların. İyi misin, neden buradasın, ne oldu?' Sera ard arda sıraladığı sorularını üzerime yığarken Sanlı'yla göz göze geldik ama gözlerini kaçırmayı tercih etti.
'İçeri girelim öyle sorarsın güzelim.' Anıl Sera'yı elinden tutarak zor bela içeri sürükledi. Sanlı'yla aramızda bir şeyler olduğunu anlamış olmasına şaşırmıştım. Anıl'dan beklenecek hareketler değildi. Sanlı ayakta durarak gözlerini kaçırmaya devam ettiğinde sıkıntıyla oflayarak ayağa kalktım.
'Sıkıntı yok çok içmiştim. Olmamış gibi yaparız.' Bir şey demesini beklemeden hızla eve gittim. Eve girdiğim gibi kolumdan tutup kaldığı odaya sürükleyen Sera her şeyi anlatmazsam anneme konum atmakla beni tehdit ettiğinde her şeyi döküldüm ve sonuna çok sarhoştum diye ekledim.
'Seninki gay olabilir mi?' Buradan çıkardığı tek şey kesinlikle bu olan canım kıvırcık arkadaşıma gülerek onaylamaz bir ifadeyle baktım.
