Sera Sanlı'ya enişte deyip ortadan kaybolmasının üzerinden yarım saat geçmişti. Büyük ihtimalle benden saklanacak bir yer bulmuştu. İnsanlar yavaş yavaş evlerine dağılıyordu. Sadece ben, Emre, Sanlı ve ağzına düştüğü sarışın kız kalmıştık. Anıl'la Sera ortada yoktu. Sıkıntıyla gecenin başından beri oyalandığım ilk şişe içkimi kafama dikerek bitirdiğim anda hala yanımdan kalkmamış olan Emre bir şişe daha uzattı.
'Beğendin galiba.' Elinden şişeyi alıp gülümseyerek geldiğimden beri ucunda oturduğum koltukta arkaya yaslanarak ona baktım ve kafamı salladım. Kolunu koltuğun üstüne koyup beni koltukla arasına sıkıştırdı. Benimse tek yaptığım her yudum alışımda birbirine daha da yakınlaşan sarışın kızla Sanlı'ydı. Emre bir şeyler söylemeye devam ediyordu ama çok da dinleyemiyordum sadece kafamı sallayarak dinlemiş numarası yapıyordum.
'Hadi o zaman.' Diyerek elimden tuttuğunda kaşlarımı çatarak bitmiş şişeyi masaya bıraktım.
'Ne hadi?' Elimi bırakmadan ayağa kalktı. Sanki sır veriyormuş gibi üzerime eğildiğinde koltuğun içine girebilir miyim denemesi yaparak koltuğa yapıştım.
'Bana gidelim.' Ne sıfatla? Kafamı olumsuz anlamda salladığımda gözlerini devirdi ve elimden çekerek beni ayağa kaldırdı.
'Bozma işte havayı. Korkak mısın sen?' Elimi fazla sıktığında Sanlı'ya baktım. Hala sarışın kızla konuşmaya devam ediyordu. Elimi bir şekilde kurtarıp koşarak kendimi lavaboya kilitledim. Sırtımı kapıya yaslayarak soluklarımı düzene sokmaya çalıştım.
İçki beni birazcık etkilemişti galiba. Aklıma sürekli yaşadığım üzücü olaylar geliyordu. Yere çökerek başımı ellerimin arasına aldım. Sabit görmeye çalıştım ama sürekli odağım değişiyordu. Bulanan midemle tuvalete emekleyerek içimde ne varsa dışarı çıkartmıştım. Tutunarak yerimden kalkıp yüzüme ardı ardına soğuk su çarptım. O sırada kapı tıklandığında konuşacak sesimi bulamadığımda öylece durdum. Aynada ki tipime baktığımda sinirlerim bozulmuştu. Bir daha asla içmemeyi aklıma not ederek yüzümü kuruladım ve kapıyı açtığımda Sanlı karşımda duruyordu.
'Mutfakta bulantına iyi gelebilecek ilaçlar var.' Suratımı incelediğinde yalandan gülerek yanından geçtim. Beni umursuyormuş gibi yapması gerçekten komikti. Salona geçtiğimde herkesin gittiğini görerek rahatladım ve çantamı alarak dış kapıya ilerledim. Arkamda kedi gibi dolaşması yetmeyen Sanlı kolumdan tuttu. 'N'oluyoruz?' Bütün gece beni görmezden geldin, o oluyoruz. Baygın gözlerimi yüzüne diktim.
'Evime gidiyorum.' Kolumu kurtarmaya çalışarak kapı kolunu tuttum. Sıkmıyordu ama gitmeme de izin vermiyordu.
'Neden, kalsana.' Yüzüme istekle baktığında gerçekten sinirim bozulmuştu.
'Kimdi o sarışın bomba? O kalsın işte seninle, ara uzaklaşmamıştır.' Sinirle kolumu çektiğimde elini kapıya dayayıp gülerek suratıma baktı.
'Kıskandın mı?' Göğsüne vurup itmeye çalıştım.
'Gülme ve çekil. Başkalarıyla eğlenmek istiyorsan sen bilirsin ama ben yedeğinde tutacağın kişi değilim.' Kendimden emin konuştuğumda onunla birlikte ben de şaşırmıştım. Normalde harcım olmayan cümleler kurmazdım, görünmezdim. Alkol baya cesur yaptı beni, işe giderken de içeyim bari. Gerçi okulda çalışıyorum.
'O kızın hiçbir anlamı yok. Konuşmak dışında bir şey yaptığımı gördün mü Güneş?' Haklıydı. Diğer eliyle saçımı kulağımın arkasına yerleştirip yanağımı okşadı.
'Kıskandım.' Aferin Güneş böyle itiraf et onun da burnu kalksın. Gülmeye devam ederek yüzünü benimkine iyice yakınlaştırdı.
'Ben de kıskandım Güneş, hem de çok.' Dudaklarımın üzerine fısıldadı.
'İyi de bakmıyordun ki' Gülerek dudağımın kenarından öptü.
'Sen öyle san yavrum.' Elimi boynuna götürüp onu kendime çektim.
Beklemediği bu hareketimle dudaklarımız birbirini bulmuş, eli belimi sarmıştı. Yumuşak başlayan öpüşmemiz hırsla devam ederken beni vücuduyla kapıya doğru ittiğinde dudaklarına doğru inledim. Kafasını geriye çekip gözlerimin içine baktı bir süre. Nefesimi düzene sokmaya çalışarak ensesindeki saçlarını okşadım. Galiba hep alkol almam lazımdı. Hızla bacaklarımdan tutup beni kucağına aldığında düşmemek için bacaklarımı beline sararak tutunmaya çalıştım. Hızlı mı ilerliyorduk, olması gereken mi buydu bilemiyordum. Tekrar dudakları benimkileri bulduğunda gözlerimi kapatarak ona ayak uydurmaya çalıştım. Olduğumuz yerden ayrıldığımızda öpüşleri derinleşmişti, belimi okşuyordu. Sırtım hızla duvara çarptığında sesli bir şekilde acıyla inledim ama hoşuma da gitmişti hayatımda hiç olmayan bu sertlik.
'Güneş?' Sera'nın sesini duymamla Sanlı'yı tüm gücümle itmem bir olmuştu. Tabii o beni kucağında tutmaya devam ederken öfleyerek odasından çıkan ve üzerinde sadece Anıl'ın tişörtü olan Sera'ya bakmıştı.
'Sera?' Arkasından gelen Anıl'da üzerine hiçbir şey almayı akıl edememişti. Sanlı'nın kucağından indiğimde gözlerini devirdi. 'Eve gidelim biz.' Söylediğimle dudaklarını büzen Sera ile bütün sarhoşluğumun kaybolduğunu hissettim.
'Gitmesek.' Anıl'a göz ucuyla bakarak dudaklarını yaladı. Hayır, gözümüzün önünde de yapabilecek libidoya sahipti ikisi de. Sera'yı odaya iteleyerek Anıl'ı dışarda bıraktım ve kapıyı kapattım.
'Lütfen giyin de gidelim Sera ve bir daha alkolün a'sını anmayalım.' Kıyafetlerini öfleye pöfleye giyen Sera'nın gitmeye hiç niyeti yoktu. Onun giyinmesini beklerken Sanlı'nın kıyafet dolabını açıp bakınmaya başladım. Siyah, beyaz ve gri dışında çok az renk vardı ve genellikle sade desensiz kıyafetlerle doluydu. Sweatlerinden birini çalmamak için kendimi zorlayarak dolabı kapattığımda Sera giyinmişti. Koluna girerek kapıyı açtım.
'Kalabilirsiniz.' Kapının ağzında bekleyen Sanlı bir umut teklifini yaptığında gülümseyerek kolunu okşadım.
'Başka zaman.' Anıl'la birlikte bizimle kapıya kadar eşlik ettiler. Vedalaşıp Sera'yı sürükleyerek evin yoluna geçmiştik. Acaba yarın bu olanlar aklıma geldiğinde buradakilerden birinin yüzüne utanmadan bakabilecek miydim?
