3; Tekrar Tanışma

186 19 10
                                    

Yorgunluğumu kahvelerle boğmaya çalıştığım bir cuma akşamanın daha sonuna gelmek üzereydim. İşten çıktığım gibi evimin yakınlarında ki bir kafeye gidip Sera ve Rüya'yı çağırmıştım. İkisi de görüşmek için koşa koşa gelip benim üzerinden iki gün geçmiş olan ve o günden beri iletişime geçmeyen Sanlı maceramı dinlemişlerdi.

'Çocuk sana aşık olmuş.' Diye bulabildiği kendince en mantıklı açıklamayı yapan Rüya'ya kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Rüya böyle herkesi kendi gibi saf aşık sanıyordu ve bu hayalini gerçeklerle yıkmaya kimsenin gücü yetmiyordu. Kendisi liseden beri aynı kişiyle birlikteydi hatta geçen ay nişanlanmışlardı.

'Rüyacım, çocuk sarhoşmuş ve bir daha aramamış bile nasıl aşk bu?' Sera kıvırcık saçlarını arkaya atıp etrafı incelerken konuştu.

'Kızlar anlamıyorsunuz ben bu ikisinin geleceğinde çok büyük bir aşk görüyorum.' Rüya şimdi de kahin olmaya karar vermişti. Astrolojiden hiçbir şey anlamayan ama bilimi de sallamayan Sera tam itiraz edecekti ki gözleri kafenin girişine takılı kaldı. Hızla dönersem dikkat çekerim diye düşünerek yavaşça kafamı çevirirken Rüya'nın gelenin kim olduğuna bakmak için sandalyeden düşmesiyle ağır çekim son bulmuştu. Sera yerinden fırlayıp gülerek Rüya'yı kaldırmaya çalışırken bense gülmekten kıpırdayamıyordum. Sera zor bela kızmaya çalışarak Rüya'yı kaldırdı. Kızamıyordu çünkü maalesef o sevimli çilli suratı buna asla müsait değildi. Onlar tartışırken gelenlere göz ucuyla baktığımda çoktan bizden uzak bir masaya oturmuş olan Sanlı'yla göz göze geldik. Yanında Anıl ve tanımadığım üç adam daha vardı. Siyah baskılı tişörtü ve kafasında ki siyah gözlükleriyle yine kendine çeken bir havada yaygın bir şekilde oturuyordu. Göz göze geldiğimiz halde sanki hiç tanışmamışız gibi tepkisizce durduğunda aynı şekilde karşılık verip kendi masama döndüm.

'Anıl beyaz keten gömlek giymiş. Bileğime kolonya dökün.' Sera'nın haline gülerken Rüya aşırı büyük bir ciddiyetle çantasından kolonya çıkartıp kızın bileklerine sıkıp ovalamaya başladı. Masanın toplam beyin hücre sayısı beşten fazla değil galiba. Gülümseyerek kahvemi yudumlarken Sera'yı masanın altından dürttüm.

'Sen niye heyecanlandın hani tek gecelik kalmıştı?' Sorguladığımda gözlerini kaçırdı.

'Öyle zaten.' Saçlarıyla oynayarak etrafa bakınırken topu Rüya'ya atıp konuyu düğününe getirdi. Rüya bu konu hakkında saatlerce konuşabilirdi. Sera çok rahat çok profesyonel bir şekilde kaçmayı başarmıştı. Onlar bizi tanımıyor gibi davranırsa biz de öyle yaparız düşüncesiyle varlıklarını umursamadan kahvelerimizi içip boş sohbetimize saatlerce devam ettik. Kalkmaya karar verdiğimizde onların oturduğu masanın boş olduğunu farkettim.

'Yarım saat önce kalktılar. Anıl başıyla selam verdi bana.' Sera'nın bütün gece o masayı izlediği gerçeğini yok sayarak herkesle vedalaşıp evime gittim. Haftanın yorgunluğu yine uyuyarak atmak istiyordum. Bu sefer de uyku planlarımı çalan telefonum bozmuştu.

'Alo'
'Güneş' Tanıdık ama çıkaramadığım boğuk sesle evin girişinde durmaya devam ettim. 'Sanlı ben. Bir yerlere gitmek ister misin ya da bana gelirsin.' Ne bu samimiyet?
'Hayır geç oldu. Başka zaman.' Tam telefonu kapatacakken bugün beni görmezden gelmesi aklıma düştü. 'Bugün beni neden görmemezlikten geldin?' Bu samimiyette miydik bilmiyorum ama gecenin bu saatinde beni evine davet edebiliyorsa bu soruyu da yanıtlayabilirdi bence.
'Farketmedim.' Yemezler.
'Tamam iyi geceler.' Yanıtını beklemeden telefonu kapatıp kapımı iki kere kilitledim. Yine kapıma dayanırsa bu sefer açmayı düşünmüyordum. Kendimi güvende hissederek uykunun huzurlu kollarına düşmek için yatağıma gittim.

Haftasonuma mutlulukla uyandığımda markete gitmem gerektiğini hatırlayarak moralim bozuldu. Yataktan yuvarlanarak hazırlanmaya başladım. Hafta boyunca giydiğim kalem etekleri ve gömlekleri kenara itip pembe cropla beyaz eteğimi giyerek omzuma hırka atıp saçlarımı bile taramadan kendimi evden attım. Hava hafif esiyordu neyse en azından saçım düzelir. Her yere yürümeye çalıştığım için arabam yoktu zaten öğretmen maaşıyla ne arabası kiramı zar zor ödüyordum. Yürümeyi hem seviyordum hem de her türlü araç yolculuğu midemi bulandırmaya yetiyordu. Küçüklükten beri her yola çıktığımda en az bir kere kusma molası veriyordum. Hızla markete uğrayıp alışverişimi de yaptım. Eski apartmanımın kapısından girip merdivenleri inceleyerek yukarı doğru tırmandım. Bina eski olduğu için merdivenler dar ve uzundu. Sonunda kapıma vardığımda önünde oturan Sanlı'yı görmemle küçük çaplı bir çığlık attım.

'Ne işin var senin burada?' Bu adam benim kalbime indirecekti. Gülümseyerek yerden kalkıp tam önünde durdu ve elimden poşetleri aldı.

'Seni görmeye geldim.' Pardon?

'Senin deli raporun yoksa hemen almanı tavsiye ediyorum.' Yanından sıyrılıp evin kapısını açtım ve elinden poşetleri almaya çalıştığımda ellerini arkasına sakladı, üzerine doğru sendeleyip göğsüne tutundum.

'Ben taşırım içeri.'

'İyi de ben seni içeri davet etmedim ki?' Kaşlarımı çatarak ondan hafifçe uzaklaşarak önünde durmaya devam ettim. Gözlerini devirip beni yana itip eve daldı. Tam bağırıp söylenmeye hazırlanmıştım ki karşı kapı komşumun anahtar sesini duymamla koşarak eve girip kapıyı kapattım. Sanlı ise çoktan mutfağı bulmuş poşetleri bırakmıştı, kapı pervazına yaslanıp bana gülüyordu.

'Komşum biraz huysuz yaşlı kadın.' Diye açıklama yaptığımda gülümseyerek beni baştan aşağı süzmekle yetindi. 'O evine girdiğinde gidersin.' Beni gram umursamadan salonuma doğru yöneldi. Evin her köşesini inceleyerek koltuğa yayılarak oturdu.

'O gece tam görememiştim ama evin cidden güzelmiş Güneş.' Bu adam cidden deli miydi numara mı yapıyordu? Hızla karşısında ki sehpaya oturup bütün ciddiyetimle gözlerinin içine baktım.

'Deli misin sen yoksa beni mi delirtmeyi düşünüyorsun? Tanışmıyoruz bile, nasıl bu kadar rahat gelip gidiyorsun anlamıyorum.' Ciddiyetle sorguladığımda o da benim gibi öne doğru eğilip dirseklerini dizlerine yerleştirdi ve kafasını yana eğerek gözlerini gözlerime dikti.

'Seni tanımak istiyorum sen de bana fırsat vermedikçe bu yöntemi kullanıyorum.'

'Sadece bir kere arayıp evine davet ettin, geçen gün ise görmezden geldin.'

'Baştan başlayalım. Ben Sanlı' Ciddi ciddi elini uzatıp benden yanıt beklediğinde kendi aklımı sorgulamaya başlamıştım. Acaba bu adam gerçek mi ben mi kafamdan uyduruyorum?

'Aklımla oynamaya çalışman hoşuma gitmedi ama oynayalım bakalım oyunu.' Çocuklarla çalıştığım için oyunlardan anladığımı bilmiyordu bu da işime gelirdi. 'Güneş ben de Sanlı memnun oldum.' Elini sıktığımda o yamuk gülümsemelerinden birini atıp uzun sandığım bir süre boyunca elimi bırakmadı.

'Hakkında her şeyi öğrenmek istiyorum Güneş. Hadi başlayalım'

Serseri / Sanlı AkgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin