9; Deneme

161 18 14
                                    

Gece hiç konuşmadan ışıkları kapatıp uyumak için yatağa girmiştik. Çok yorgundum ama kaçmasından o kadar korktum ki bütün gece bana arkadan sarılan kolunu sıkıca tutarak duvarları izledim. Sabahın ışıkları duvarlarıma çarptığında yavaşça ona doğru döndüğümde açık gördüğüm yeşil gözleriyle gülümsedim. Aynı yatakta, hiç konuşmadan dümdüz yatmıştık. Öylece duracak birine benzemediği için gülümsemem büyüdü. Belimdeki elini yavaşça yanağıma koyup okşayarak gözlerime baktı.

'Neye gülüyorsun?' Diye sorduğu sırada yüzünü ezberlemek ister gibi inceliyordum.

'Hiiç.' Gülümsemeye devam ettiğimde o da bana eşlik etmeye başladı. 'Sen neye gülüyorsun?' Yanağımdan saçlarıma geçen elleri uykumu getiriyordu.

'Çok güzelsin Güneş.' Evet bugünlük gülümsemelerimizin sonuna gelip domatesliğe adımımızı atmıştık. Yüzümü gizlemek adına arkamı dönmeye çalıştığım vakit belimden tutup beni kendine bastırdı. 'Kızarınca da güzelsin, kaçma.' Derin bir iç çektiğinde dün geceyi kafasına taktığını anladım. Göğsüne sarıldım.

'Halledemez miyiz? Birbirimizi iyice tanıyarak başlarız, küçük adımlar. Alışırız birbirimize.' Her şeyi planlayarak ilerlemeyi severdim. Düzeni de severdim. Küçük düzenimin içinde ki tek düzensizlik Sanlı olacaksa kabul edebilirdim. Sırtımdan saçlarımı okşamaya devam ediyordu.

'Seni üzmek istemiyorum.' Sesi boğuklaşmıştı, büyük ihtimalle onun da benim gibi uykunun kollarına teslim olmaya niyeti yoktu.

'Üzme o zaman.' diyerek daha fazla direnemeyerek gözlerimi kapattım. Uykuya dalmadan önce kaçmasın diye zar zor söyleyebildiğim tek kelime 'Gitme.' olmuştu.

Öğlene doğru uyandığımda yatağımda hissettiğim eksiklik sinirimi bozmuştu. Bu adam neden böyleydi ya, niye kaçıyordu hep? Kendi kendime söylenerek yataktan çıktım. Kısa bir duş alıp kendime gelmem lazımdı. Odamda ki banyoya geçip hızlıca duşumu aldıktan sonra saçlarımı tarayarak havluma sarınıp tekrar odama geçtim. Sanlı düşündüğümün aksine kaçmamış yatağımda öylece uzanarak telefonuyla uğraşıyordu. Beni havluyla gördüğünde ergenliğe yeni girmiş çocuklar gibi saçma bir gülüş atarak baştan aşağı süzdü. Ben de bulduğum ilk şey olan kitaplarımdan birini kafasına attığımda tam 12den yapıştırmıştım. İki dakikalık zaferimin getirdiği mutluluk Sanlı'nın kafasını tutarak suratını buruşturmasıyla yarım kaldı. Galiba canını yaktım. Hızla yanına gidip yatağın kenarına oturarak kafasını tuttuğu eline dokundum.

'Çok acıdı mı? Dur bakayım, çek elini.' Gerçekten canını yakacağımı düşünmemiştim. Kanayıp kanamadığına bakıp ona göre buz veya ilaç getirmeyi planlarken Sanlı elimden hızla tutup beni yatağa çekti. Başım onun dizlerine çarptığında sırıtarak gözlerime bakıyordu. Hiç bulunduğu konumu bozmamıştı, profesyonel çapkın.

'Çok acıdı, öp geçsin.' Sırıtarak söylediği cümleyle koluna vurdum. Kolunu tutup cık cıkladı. 'Sen böyle hep beni dövecek misin?' Sevimli olduğunu düşündüğüm gülüşlerimden birini atarak kolundan öptüm ve havluyu sıkıca tutarak doğruldum.

'Yok canım ne dövmesi, ayıpsın.' Gülerek saçlarımı parmağına dolayarak gözlerime baktı. Eriyordum.

'Böyle öpersen istediğin kadar dövebilirsin Güneş'im' Güneşim mi? Eyvah bayılıyorum. Kafamı sallayıp omzundan ittim.

'Çık giyinmem lazım.' Gülmeye devam ederek yataktan çıkıp ona fırlattığım kitabı yerden alarak kitaplığıma yerleştirdi ve kapının ağzında durup bana baktı.

'Kahvaltıya gideriz, sonra stüdyoya geçmem lazım. Oyalanma.' Emredersiniz efendim. Başımı salladığımda odadan çıktı. Hemen telefonumu kapıp Sera ve Rüya'nın olduğu gruba Sanlı artık yengeniz mesajını attım. Sanlı'yı daha fazla bekletmemek adına hızla yeşil günlük elbiselerimden birini üzerime geçirip ince bir hırka aldım. Rujumu da sürüp koşarak odadan çıktığımda nefes nefese kalmıştım. Sanlı kapının kenarında durmuş nefes nefese halime gülüyordu.

'Hayır gülme acele ettirdin beni.' Sitemle ona baktığımda hızla eğilip yanağımdan öptüğünde yine yanaklarımda sıcaklık hissetmeye başlamıştım. Kafamı öne eğip saçlarımla kendimi gizlemeye çalıştığımda eliyle saçımı geriye itip tekrar öptü.

'Domates olmak da yakışıyor, korkma.' Gülerek elini omzuma attı ve evden çıktık. Yaşadıklarım şaka gibi geliyordu. Resmen bir ilişkiye adım atmıştık ve ilişkiyi resmileştiren ilk adımlardan biri olan birlikte kahvaltı adımını gerçekleştirmek üzereydik. Çok garipsiyordum. Yanımda kocaman güneş gözlükleri ve boynunda zincir kolyesiyle herkesi dövecek bir ifadeye sahip adamla yürürken onu hiç tanımadığımı fark ettim. Tamam bütün internet sitelerinde her şeyi yazıyordu ama ben genel geçer değil de her şeyini öğrenmek istiyordum.

Elini omzumdan hiç çekmeden yürüyerek evime yakın bir kafeye gelmiştik bile. Cam kenarı bir masaya geçtiğimizde benden önce davranıp siparişlerimizi vermişti. Şimdi ellerini çenesine yaslamış gözlüklerini çıkartmış bana bakıyordu.

'Anlat bakalım kimmiş bu Güneş?' Hafif tebessüm ederek beni incelemeye devam ediyordu.

'İlkokul öğretmeni, sıradan, 25 yaşında bir kadın. Yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum.' Gülerek masaya gelen çayımı yudumladım. 'Asıl internette gördüğümüzün aksine Sanlı kim?

'Sanlı Akgün, 31 yaşındayım, bateristim. Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemiyorum.' Gülerken titreyen ellerini fark ettim. Nereye baktığımı görüp ellerini masanın altına aldı. 'Sigara içemedim sabahtan beri ondan.' Diye açıkladığında benim yüzümden düşüncesiyle rahatsızca yerimden kıpırdandım.

'İçebilirsin zaten açık alandayız.' Kafasını olumsuz anlamda sallayıp kahvaltısını yapmaya başladı. 'Ne zamandır içiyorsun?'

'15 yıl olmuştur herhalde.' Yuh. Kahvaltımızı yaparken ara ara birbirimize küçük sorular sorduk, birbirimizi az buz tanımaya çalıştık. Gerçi bunlar bir günde olacak şeyler değildi zamanla görerek öğrenecektik birbirimizi. Beş dakikalık kahvaltı sohbetimiz üzerine iki saat sürmüştü. Tek kelimelik cevapları olduğunu sandığım adam baya uzun uzun konuşuyordu. Her cümlemde ağzımın içine bakıp dikkatle dinliyordu, bu hareketleri o kadar hoşuma gitmişti ki her an baygınlık geçirebilirdim.

'Eyvah kayıtlara geç kaldım.' Saatine bakarak çayının son yudumunu içti. Hızla yerinden kalkıp dudağımın kenarından öptüğünde yerimde donarak kaldım. 'Görüşürüz Güneş'im' Sanlı bana baygınlık geçirtmeye yeminler ederek kafeden ayrıldığında Leyla gibi arkasından gidişini izledim.

Serseri / Sanlı AkgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin