Birbirimizi özlemle öperken işin içine hırs girdiği için yumuşakça belimi okşayan elleri sertleşerek beni kendine bastırıyordu. O sırada çantamdan anahtarımı bakmadan bulmaya çalışarak zorlansam da dudaklarına dişlerimi geçirmiştim. Boğuk sesiyle bir şeyler mırıldandığında duymamıştım bile. Anahtarın yere düşme sesiyle beni yasladığı kapıdan ayrılıp hafifçe onu iterek yere eğildim. Tam anahtarı alırken merdivenlerden çıkmakta olan annemle göz göze gelmemle resmen boğulmuştum.
'Anne?' Sanlı söylediğim şeye sesli gülerek eğildiğim yerde saçlarımı okşadı. Bulunduğum pozisyon gerçekten fazlasıyla yanlış görünüyordu. Üstüne üstlük bunu annemin görmüş olması bulunduğum yerde cenaze namazım kılınıyormuş hissi yarattı.
Ben hızla yerimden kalkarken annem de sesli bir şekilde boğazını temizlediğinde hissettiğim korkuyu Sanlı'nın gözlerinde gördüm.
'Kapıyı aç. Konuşmamız lazım sonra devam edersiniz.' Hiç konuşmadan ben kapıyı açarken Sanlı benden üç adım uzaklaşarak anneme başıyla selam vermişti. Anlamadığım tek şey, niye herkes benim kapımda bitiyor?
İçeri girip koltuğa tüm ihtişamıyla oturarak bacak bacak üzerine atan annem 'Kıvırcık arkadaşın bir suça karışacakmış. Babanı tutmak istedi, ben de itiraz ettim.' Dediğinde anahtarı yere fırlatıp karşısında ki sehpaya oturdum. Sera böyle bir şey yapmaz.
'Ne diyorsun anne, ne suçu?'
'Onu kıvırcığa sorarsın. Ben sadece arkadaşını bizden uzak tut demeye geldim.' Geldiği gibi sert rüzgarıyla evden çıktığında hala karşısında oturduğum sehpada duruyordum.
Girdiğim şoktan yavaşça çıkıp telefonumu ararken Sanlı kapının yanında durup gülümsüyordu. Hayır hangisiyle uğraşmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum.
Telefonumu sonunda bulup Sera'yı aradığımda konuşmasına izin vermeden endişeyle nefessiz sıraladım. 'Annem geldi. Sera suça karışacakmış dedi. Ne demek karışacakmış. Sen salak mısın? Planlayarak işlediğin suçun daha büyük cezaları olduğunu nasıl bilmezsin? Sera delirtmeye mi çalışıyorsun beni? Hayır annem ya. Sera ne yapacaksın?'
'Anıl'ın telefonunu çalıp içini açtırdıktan sonra mesajlarını okuyacağım ve hayır Güneş beni vazgeçiremezsin. Ben artık suçlu biriyim. Ziyaretime gelme. Ya da gel ben sıkılırım.' Hiç düşünmeden konuştuğunda bütün endişem bir anda üstümden kalktı. Sanlı'nın beni izleyen meraklı gözlerine aldırış etmeden kendimi koltuğa bırakarak derin bir nefes aldım.
'Bana gel Sera. Birlikte planlarız.' Telefonu kapattığımda alnımı ovarak derin nefesler aldım. Hayatımdan aksiyon eksik olabilir miydi lütfen.
'Ben gideyim.' Sanlı kapıyı açtığında hızla ayağa kalkıp yanına gittim.
'Anlık bir tepkiydi benim yaptığım. Olmaması gerekiyordu. Sakın bir daha gelme Sanlı. Olmamış say.' Yutkunmadan saydırdığımda yüzü düştü ve başını sallayarak evden çıktı. Olması gerekeni yapmak neden canımı acıttı ki?
Evi toparlayıp Sera gelene kadar onun sevdiği gibi çay demleyip yanına kek yapmıştım. Geldiğinde de önce kapıda pataklayıp içeri alarak bize çay koyup konuşmaya başlamasını beklemiştim. Çok niyeti yok gibiydi.
'Sera anlatsana ne oldu Anıl'la?'
'Ne olacak işte. Sizden sonra tartıştık. Seni seviyorum dedi ama inanmadım. Telefonu ver bizi paylaşalım dedim hayır dedi ben de ayrıldım.' Çayını yudumlarken dünyanın en normal olayını anlatır gibi anlattığı şeyle şaşkınlık krizine girmek üzereydim.
Bu kız bu çocuk için yanıp tutuşurken böyle kolay ayrılmasını kabullenmekte zorlanmıştım. Tamam Sera genel olarak hiçbir şeyi takamayacak kadar kısa yaşıyorum kafasında biri de olsa sevdiği zaman tam anlamıyla kendini o kişiye bağlayabilirdi.
'Sera iyi misin aşkım sen?'
'Çok iyiyim çünkü kek çok iyi. Aferin bak öğreniyorsun.' Ağzına koca bir dilimi sığdırıp dolu dolu konuşmaya çalıştığında sakince arkama yaslanıp derin nefesler aldım.
'Tamam. Sanlı'yla öpüştük.' Ağzında ki büyük kek dilimi yüzünden mi benim söylediğim yüzünden mi bilemiyorum ama Sera mosmor olup öksürmeye başladığında sırtına vurdum. Boğulma krizi geçtiğinde de olan biten her şeyi eksiksiz anlatarak büyük tepkilerini ve şakaya vurmalarını dinledim. Ne zaman hata olduğunu düşündüğüm bir şey yapsam ona anlatırdım, o da olayı şakaya vurarak omzumda ki yükü kolayca hafifletirdi.
Kekten üçüncü dilimi yerken elini dizimi koydu. 'Hamileyim.' Dedi bütün sakinliğiyle.
'Tamam aşkım yeterince dalgaya vurup olayları aştığımızı düşünüyorum daha fazla şakaya gerek yok.'
'Güneş gerçekten hamileyim.' Çantasından yüz kat peçeteye sarılı pozitif hamilelik testini çıkartıp önüme koyduğunda tam anlamıyla buzdolabı gibiydim. Hiçbir şey hissedemiyordum. Heyecanla yüzüme bakıp tepki bekleyen Sera kafamı iyice karıştırmıştı.
'Doğurmayı düşünmüyorsun herhalde.' Yüzünde ki gülümseme kayboldu.
'Düşünüyorum. Neyse aramızda kalır umarım. Bu arada evden de atıldım ben. Kira yüzünden.' Sera olay üstüne olay anlatıp beni bayıltmaya uğraşırken hayretle ona baktım. Bu kızın dünya yansa bana değmediği sürece tamamım olayı artık fazla oluyordu. Kafamın içinde dönen tilkilerle düşünmeye çalıştım.
'Tamam bende kalırsın. Hem bebekle ne yapacağını kestirene kadar iş de buluruz.' Masadakileri toplarken çalan kapı yüzünden Sera'ya kaş göz yaptım. 'E senin de evin artık aç kapıyı.'
Sera kapıyı açtığında mutfağa geçmiştim ama gelenin Anıl olduğunu görebiliyordum. Mutfağımın kapısı dış kapıyı çok net görüyordu. Herkesin kapımda bitmesine fazlasıyla alıştığım için Anıl'ın gelmesini de sorgulamadım.
Anıl elinde ki telefonu kapıyı yüzüne kapatmaya çalışan Sera'ya uzattı. 'Al bak ne bulmak istiyorsun bilmiyorum ama seni aldatmıyorum. Seni seviyorum Sera.' Sera telefonu elinin tersiyle itmesine rağmen Anıl kızın eline tutuşturdu, kapıyı kapatmaya çalıştı.
'İstemiyorum, git.'
'Hayır efendim gitmiyorum. Al beni içeri konuşalım.'
'Almıyorum ayrıca hamileyim ben.' Anıl bir anda boşluğa düşüp kapıyı zorlamayı bıraktığında Sera çocuğun yüzüne kapıyı kapattı. Sera yanıma gelip bulaşığa yardım ederken birkaç dakika sonra kapı tekrar çaldığında bu sefer ben açtım.
'Telefonumu alabilir miyim?'
Sera mutfaktan hızla geldi ve telefonu verdi. 'Hamileyim dedim senin derdin telefon mu?' Anıl hiç konuşmadan telefondan birini arayıp Sera'nın gözlerine bakarak gülümsedi.
'Alo anne, baba oluyorum ben, hayır, evet kıvırcık kız, anne bayıldın mı mutluluktan, alo' Annesiyle konuşmasına ben gülmekten, Sera mutluktan ağlarken birbirlerine sarıldılar. Umarım bebekleri zekasını dedesinden falan alırdı.
