23; Yolculuk

106 14 47
                                    

Sabah üzerimde başkasının olduğuna emin olduğum yeşil sweatle kendi yatağımda uyandığımda birbirine giren saçlarımı düzeltmeye çalışarak ayağa kalktım. Dün gece yavaş yavaş aklıma düşerken kendime sinirlenerek yatağın ucunda bir süre oturdum. Kerem beni evime getirmişti ama ondan sonrası yoktu. Büyük ihtimalle onun kıyafetleri üzerimdeydi. Başımın ağrısını görmezden gelmeye çalışarak odamdan çıktım. Kerem salonda üstsüz bir şekilde yatıyordu. Yastıklardan birini suratına fırlattığımda yerinden sıçradı.

'Sana da günaydın prenses.' Başımı ellerimin arasına alarak kalktığı yere oturduğumda yanımdan kalkıp mutfağa gittiğinde iç çekerek kendimden nefret etmeye devam ettim.

Elinde kupayla yaklaşık on dakika sonra yanıma gelip oturdu. 'Evinde bulabildiğim en sağlıklı şey paket yeşil çay, o yüzden idare et.' Diyerek uzattığı kupayı aldım.

'Neden senin kıyafetlerini giyiyorum?'

'Eve gelirken kapının önünde sigara içmeye çalıştın sonra çok başının döndüğü söyledin, seni tutamadan kustun. Biraz da ağladın. Ben de seni odana götürüp bunu giydirdim çünkü dolabından hiçbir şey anlamadım.' Tüm ciddiyetiyle anlattıkları karşısında şoka girmemek için kendimi kasmıştım. Bu anlattığı ben değildim.

Kupayı sakince masaya bırakıp 'Hayır.' Dedim. Kim bilir neler anlatmıştım.

'Ben unuttum Güneş, utanmana ya da suçluluk hissetmene gerek yok.' Ellerimle yüzümü saklamaya çalıştığımda elimi tutarak kucağına koydu. Gözlerime tüm sıcaklığıyla baktığında mesleğinin getirdiği inandırıcılığını kullandığını fark etmiştim. Yine de işe yaramıştı.

Uzun süre koltukta konuşmadan kaldığımız koltuktan midemden gelen gurultular yüzünden kalkmak zorunda kaldığımızda bugün ki davasına yetişmek için Kerem yanımdan ayrılmıştı. Ben de bir şeyler atıştırıp Sera'yı aramıştım. O da dün geceyi hiç hatırlamadığını ama sabah Anıl'la uyandığı için mutluluktan ölmek üzere olduğunu söylediği için ben de hiçbir şey söylemedim. Rüya'nın baygınlıklar geçirdiğini bildiğim için onu hiç sormadım.

Bütün gün bir orada bir burada yatarak evin içinde yuvarlanmalı hiçbir şey yapmadan geceyi buldurduğumda madem yapacak bir şey yok yatayım diye düşünerek odama giderken kapının çalmasıyla olduğum yerde kalmıştım. Düşündüğüm kişi olmaması için kalbimin sesini bastırmaya çalışarak üzerimde ki beyaz geceliği düzelttim.

Kapıyı açtığımda karşımda görmeyi beklediğim son isim bile olmayan annemle tükürüğümde boğulmamaya çalıştım. Bana hiç değmeden içeri geçip burnunun üstünden evimi eleştirerek koltuğa oturdu.

'Ne, niye, nasıl?' Ne söylediğimi bilmeden kurmaya çalıştığım cümle karşısında alayla gülmüştü.

'Hoşbuldum Güneş.' Dedi eliyle koltukta yanını gösterirken. 'Gel seninle konuşmak istediğim önemli bir şey var.' Konuşmadan yanına oturduğumda söyleyeceklerini söyleyip evimden gitmesi için dua etmeye başlamıştım.

'Anne aslında yarın iş var ben biraz erken uyumayı düşünüyordum.' Elini havaya kaldırıp beni susturduğunda oturuşumu dikleştirip ona bakmaya devam ettim.

'Senin için çok büyük bir fırsat yakaladık babanla. İtalya da bir seminer var, sadece bir haftalık. Hukukla ilgili. Biliyorum, istemiyorsun. Ama en azından bizler için denemelisin. Baban da çok istiyor.' Babamı araya kattığında kabul edeceğimi çok iyi bildiği için sağlam yerden oynayan Yasemin hanımla uzun süre bakıştık.

Gitmeyi hiç istemiyordum. Oraya gitmem demek işi bırakmam demek ki. Ama işin iyi tarafı Sanlı'dan uzaklaşmış olurdum ve biraz da olsun dikkatim dağılırdı. Gerçi oraya gidecek ve konaklayacak param yoktu. Bütün artı eksileri düşünmeyi bırakarak konuştum.

Serseri / Sanlı AkgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin