1.1

251 21 6
                                    

<33333

--- ---

Taehyung düşünceliydi. Range Rover'ından indiğinde karanlık havası olan evine doğru adımladı. İçinde sürekli planlar kuruyordu. Aklına telefonda yaptığı anlaşma geldi.

Anahtarı çevirdiğinde evde ses olup olmadığını duymaya çalıştı. Muhtemelen Yuna çoktan cehennemi boylamıştı. Öyle olmasını umdu. Onunla uğraşamazdı.

İçeri adım attığında tehlikeyi hissetmesi bir oldu. aniden yanına döndüğünde kafasına doğru inmekte olan uzun vazoyu gördü. Ne yazık ki tam zamanında bileğinden tutmuştu kızın. Vazo yere düştü ve parçalandı. Açılan gözleriyle bir kıza bir vazoya baktı:

-"Seni küçük!?-"

Kız ilk gördüğüne göre daha iyi görünüyordu. Yüzünde akan makyajı belli ki temizlemişti. Şimdi sadece sinirli ve endişeli görünüyordu. Tae bileğini sıktığında bağırarak kaçmaya çalıştı.

Tae'nin şaşkın suratı ifadesizleşti önce. kaşlarını çattı:

-"Nasıl oluyor da her seferinde kelepçelerden kurtuluyorsun, lanet olası!?"

Yuna elinde titriyordu adeta. Sarı saçları alnına yapışmıştı. nefes nefeseydi. Başını yavaş yavaş yerden kaldırdığında büyük gözleri ile Taehyung'a baktı.

Tae'nin bakışları Yuna'nın bileklerine kaydı. Neredeyse yırtılmıştı. Kanla kaplıydı. Kaçamayacağını anlayıp durgunlaşan kızın yüzüne döndü tekrar. Ağzını açsa da bir şey söylemedi. Aklından neler geçtiğini kendisi de bilmiyordu. Bunu ikinci keredir yaşadığını fark etti.

Kapıyı kilitleyip anahtarı cebine attı. Salona doğru yürürken Yuna'yı da beraberinde sürükledi.

Hala yaptığı telefon görüşmesini düşünüyordu.

Işığı yaktığında kızın bileklerini onu salonun ortasına iterek bıraktı ve kendini koltuğa attı.

- -

Yuna yere yapışmanın etkisiyle afallarken bir süre sessizce yerde durdu. Ortamdaki tek ses düzensiz ve hızlı nefes sesiydi. Titriyordu tekrar. Bilekleri sızlıyordu. Ağır ağır oturur pozisyona geldi. Saçları hala gözlerinin önünde duruyordu. Ellerine bakarken onları çekmedi. Neredeydi o şimdi? Arkasında mıydı? Oturuyordu.

Nihayet titreyen elini saçının arasından geçirip arkaya yatırdığında gözleri açılmıştı. Dudaklarını birbirine bastırırken korkuyla başını arkasına çevirdi.

Oturuyordu psikopat. Başını geriye yaslamış yayılmıştı koltukta. Gözleri kapalıydı. Boynunda damarlar belirmişti.

Tüm vücudunu ona dönecek şekilde çevirdiğinde geriye doğru süründü.

Ne yapacağını şaşırmıştı. Böyle bekleyecek miydi!? Öldürecek miydi kendisini? Kaçmayı denemeli miydi?

Daha önce iki kere deneyip başaramadığı için düşünmedi bile. Bu eve giren çıkamıyordu elbette. Anlamak zor olmamıştı. Günlerdir delinecek gibi sızlayan karın ağrısı az da olsa durmuştu. Buzdolabında bir kaç ton balığı bulmuştu çünkü. Fark etmemesini umdu.

'Ona seslensem mi acaba?' diye düşündü, telaşla. Onu görür görmez vücudu titriyordu. Öldürecekse neden bekliyordu o zaman!?

Ağzını açsa da adamın konuşmasıyla donup kaldı:

-"Şaka gibi...."

Çıkan kalın ses ürpermesine neden olmuştu. Ayağa kalkmayı denese de ayakları kendisini taşıyamadı. Tekrar olduğu yere çakıldı:

𝙈𝙧. 𝙑'𝙨 𝘽𝙪𝙣𝙣𝙮 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin