Hadi bakalım bismillah, sürprizim var demiştim. 🤌🏻👌🥓🥓🍵🙅
Geç geldi glb biraz. Yazım hatası varsa az bilgilendirirseniz 70 doyurmuş kadar olursunuz, şimdiden teşekkürler 🫂😭
İyi okumalar---->>>✨💚
---- ----
Gözlerini araladığında hiçbir şey göremedi. Etraf karanlıktı. Ya da sadece sis gözlerine koyu bir perde indiriyordu.
Birkaç kere kırpıştırırken bilincinin tamamen yerine geldiğini hissetti. Nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı. Kafasında güçlü bir ağrı vardı ve tüm vücuduna yayılan bir dalga gibi damarlarını sızlatıyordu.
Sis dumanı ıslak yüzünü dondurup kaskatı kesileceği şekilde esip sisi uzaklaştırdığında etrafı görmeye çalıştı. Manzara pek iç açıcı değildi. Demir parçaları ve toprak dışında gözle görünür bir şey yoktu. Ağzına gelen kan tadı ile yüzünü buruşturdu ve yüzündeki sayısız kasın acısını hissetti. Parmaklarını hareket dahi ettiremiyordu. Göğsündeki tanıdık ağrı bir anlık göğüs kafesinin kırılmış olduğunu düşündürttü. Nefes almak oldukça zordu. Sanki vücudundaki tüm kemikleri vücudundan ayırmışlardı.
Tıpkı kendisinin daha önceden kurbanlarına yaptığı gibi.
Taehyung üzerindeki demir yığınını kaldırmak için çok uğraştı ama bir santim bile hareket ettirememişti. Beyaz gömleğinin kolları yırtılmıştı ve görünen derideki derin yaralara bakarken nasıl hayatta olduğunu düşünüyordu.
Kaldıracak gücü yoktu.
Kesintili bir nefes verdiğinde uzandığı yerden karın üstü olacak şekilde dönmeye çalıştı. Bir yandan irileşmiş gözleri ile etrafına bakıyordu. Bu ıssız kurak yerde neden bulunduğunu hatırlamıştı. Trene döşenen bombalar patlamış olmalıydı. Sürünerek demir yığının altından çıkmaya çalışırken yumruk yaptığı elleri her toprağa süründüğünde yaraları sızlıyordu.
Kendini çekerek çıktığında bir adım dahi gidemeden olduğu yerdeki demire yaslandı ve nefeslendi. Midesi fena haldeydi. Başı ağrıyordu ve kolundaki yaralar oldukça ciddi duruyordu. Sırtına yüklenen demirler yüzünden doğru dürüst oturamıyordu bile. Acı katlanılmazdı.
Saymadığı dakikalar boyunca orada oturdu. Oldukça uzun bir süre olmalıydı. İlk uyandığında az da olsa görebildiği uzağı şimdi net göremiyordu. Hava karıyordu.
Büyük bir çaba ile bulunduğu yerden kalktığında başta sendeledi ve ilerleyemedi. Alnından yanaklarına akan kurumuş kana dokunduğunda çok uzun bir zamandır burada yatmış olduğunu fark etti.
-"Niye ölmedim ki?" diye mırıldandı zar zor yığının olduğu kısımdan çıkıp görüş açısını genişletirken. Sesi kulağa yabancı gibi geliyordu.
Etrafa baktığında az ilerisinde ceset parçaları gördü. Kopan kafanın sahibine baktığında Hyunjin'in adamları olduğunu fark etti. Topallayarak parçalanan ilk vagonlara doğru yürüdü. Hyunjin'e baktı ama hiçbir yerde yoktu. O sarı kafanın hangi parçasını görse tanırdı ama ona dair bir iz yoktu. Kaşları çatılırken iki eliyle başını tuttu.
Yoongi bu trendeki herkesi ölüme terk etmişti. Kendisi başta olmak üzere...
Aklına Sunghoon'un kendisine söylediği söz geldiğinde iç çekti. 'Kötüler ölmez' demişti. Hayatta olması büyük şanstı. Ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Sevinmeli miydi? Üzülmeli miydi?
Trenden uzaklaşmak için adım atmaya başladı. İnanmadığı tanrı kendisine yeni bir hayat bağışlamıştı. Adım attıkça zihni karmaşıklaşıyordu. Düşüncelerini bulandırıyor ve midesinin ağrısını bastırarak canını acıtıyordu. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu Taehyung. Bu kargaşadan sağ çıkıp bir binanın çatısından atlayan biri oldukça ilginç bir haber konusu olurdu. Seul'deydi artık. İlk başladığı yere dönmüştü. Yoongi'yi yakalayacağına o kadar inanmıştı ki onun tuzağına düştüğünü fark etmemişti bile. Topallayan ayağını tuttuğunda sinirle dudaklarını birbirine bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙈𝙧. 𝙑'𝙨 𝘽𝙪𝙣𝙣𝙮
FanfictionPsikopat katil Kim Taehyung ve onun peşini bırakmayan hırslı müfettiş Jeon Jungkook (Bilinmeyen numara: -Hey Müfettiş Jungkook, bir oyun oynamak ister misin? Siz: -Ya kaybedersem? Bilinmeyen numara: -Sorun olmaz. Sadece en başa dönmek zorunda kalırs...