Geciktiği için özür dilerim yine.d
Bu hafta bittikten sonra sınavlar da bitiyor. O zaman daha aktif olurum.
İyi okumalar...<33✨️
---- -----"Y-yuna!?"
Kızın yanına çömeldiğinde dizleri kanla ıslanmıştı. Yara bere içindeki kızı sarsmaya başladı. Düşmeden önce bir anda gözleri irileşmiş, ardından kapanmıştı.
Bodrum çok soğuktu. Elleri titriyordu. Zavallı Yuna'nın burada ne kadar süredir kalmak zorunda kaldığını düşündü. Perişan görünüyordu. Vücudundaki kesikler elini ağzına götürmesine neden olmuştu.
Ayağa kalktığında yüzündeki sıkıntılı ifadeyle yerde hareketsizce yatan bedene baktı. O nefes almıyordu. En son yüz hatları gevşemiş görünüyordu. Oysa şu an kaskatı kesilmişti. Gözleri açıktı. Ani bir kalp krizi olabileceğini düşündü. Ölmüş olma ihtimalini düşünmek bile istemiyordu.
Yardım...yardım lazım.
Etrafına telaşla bakınırken Yuna'nın açık gözlerinin bodrum kapısına odaklandığını fark etti. Bakışları önce oraya sonra Yuna'ya döndü tekrar. Başta bir adım sesi duyduğunu sandı. Dikkat kesildiğinde ise sadece masanın üzerinden yere damlayan kanın sesi olduğunu fark etti.
Ruhen çöktüğünü hissediyordu. Zihni bulanmıştı. Ne yapacağını bilemiyordu Jungkook. Boşluğa düşmüş gibiydi. Tıpkı o gün binanın çatısına çıktığı zamanki gibi...
Neden Tae'nin onu ölümden döndürdüğünü asla anlayamayacaktı belkide. Madem baştan beri kendisini öldürmek istiyordu, neden yaptı o zaman? Madem baştan beri lanet katilin kendisiydi, neden bir polisin yanında dolaşıp durdu?
Aklına onun sözleri geldi:
"Beni tehdit etmiştin, unuttun mu?"
Onun gerçek poirot olmadığından emindi. Öyleyse neden yıllardır ortada bulunmayan poirot'un verileri bir anda onun hesabına kayıtlı olarak bulunmuştu? Nasıl aradığı bilgiler onun üzerine kayıtlıydı? Gerçek poirot'u öldürmüş müydü?
Aklı iyice karışırken gözlerini gezdirdiği bodrumda bir an durdu. Yerde bir şey dikkatini çekti. Hareketsiz duran Yuna'ya son bir bakış attığında iğneye doğru ilerledi.
Sessiz ortamda attığı her adım tok bir ses çıkarıyordu. Korku filmlerini anımsatan tozlar adımlarıyla önünde ince bir çizgi şerit halinde havalanıyordu.
Kanla kaplı, devrilmiş masanın yanına eğildiğinde onu eline aldı. Uzun ve ince bir iğneydi. Bir kaç saniye ifadesizce tüpü izlerken bir anda yaşadığı aydınlanma elindeki iğneyi çevirmeyi bırakmasına neden oldu.
İyice gözlerine yaklaştırdı. Üzerinde küçük kırmızı bir göz işareti vardı.
Bir anda kendinden uzaklaştırdığında şaşkınlıkla iğneye baktı. Artık baştaki gibi bir iğne değildi gözünde.
-"Bu işaret..." diye mırıldandı.
Kendisine ne kadar da tanıdık geliyordu öyle. Nereden hatırlıyordu bu amblemi? Hangi dava? Hangi cihayet?...
Duyduğu korna sesiyle yerinden sıçrarken bakışları bodrumun kapısına döndü.
Ayaklandı.
---- ----
-"Bin hadi!..Kime diyorum?"
Taehyung kapısını araladığı arabaya girmeden öylece durdu. Minho içeriden her ne kadar kendisine seslense de odak noktası şu an o değildi. İfadesiz bakışları evinin camını izliyordu. Orada bodrumun merdiveninin ucunda dikilen Jungkook'u izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙈𝙧. 𝙑'𝙨 𝘽𝙪𝙣𝙣𝙮
FanfictionPsikopat katil Kim Taehyung ve onun peşini bırakmayan hırslı müfettiş Jeon Jungkook (Bilinmeyen numara: -Hey Müfettiş Jungkook, bir oyun oynamak ister misin? Siz: -Ya kaybedersem? Bilinmeyen numara: -Sorun olmaz. Sadece en başa dönmek zorunda kalırs...