Baya erken attım bölümü. (Saat gece 1.30 neredeys-)
karşımda sandık sonuçlarını açıklayan haber var önümde bilgisayar. Bende bölüm yazmaya çalışıyorum. Allah'ım beynimi koru🛐🧠
Fotoğraf koymadığım için üzülen arkadaş. Bu bölüm senin için🤝👍🦠
---- ----
Jimin uyandığında nefes nefese kalmıştı. Tozların ortasında olduğunu fark ettiğinde öksürmeye başladı. Kemikleri sızlıyordu. Başı sanki çok sert çarpılmış gibi sızlıyordu.
Uzandığı yerden doğrulmaya çalıştığında etrafına bakmaya başladı. Saçları dağılmış, önüne düşmüştü. Kıyafetleri tozdan grileşmişti. Yüzünü buruşturduğunda sendeleyerek ayağa kalktı. Bulunduğu alana baktı. Bir yolun ortasındaydı. Yoldan geçen hiçbir araç yoktu. Kalp atışları hızlandığında kendisine ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. Taksiye bindiğini hatırlıyordu. Yorgundu. Uzanıyordu...
Gerisini hatırlayamayınca telaşla ceplerini karıştırmaya başladı. Telefonu yoktu. Cüzdanını bulduğunda içinin tamamen boş olduğunu gördü. Polis kimliği bile kayıptı. İki eli ile saçlarını sıkmaya başladı:
-"Hayır, hayır, lanet olsun, hayır!!"
-"Hey!"
Korkulu yüz ifadesi bir anda donuklaştığında ses duyup duymadığından emin olmak için hareket etmeyi bıraktı. Arkasına döndü. Kendisinin hırpalanmış, tozlu kıyafetlerine kıyasla oldukça düzgün giyinimli biri vardı yolun kenarında. Uçurumun ardından denize açılan geniş tarafta korkusuzca eskimiş çitlere yaslanmış duruyordu. Her an kırılacakmış gibi duran çitlere...
-"Yolun ortasında durursan ölürsün..." dediğini duydu.
Üzerinde geniş ve şık bir sweetshirt, altında ise ona uyumlu geniş bir eşofman ile uzun botları vardı. Kafasında ikiye bölünmüş gri saçlarını tutan bir bandaj vardı. Genç bir öğrenci gibi duruyordu. Ona garip bakışlar atarken gülümseyerek yaslandığı yerden dikleştiğini ve kendisine doğru geldiğini gördü. Biraz daha yaklaştığında hiç beklemediği bir anda omuzlarından itmesiyle zaten sağlamakta zorlandığı dengesi bozularak geriye doğru düştü. Sert yolun diğer tarafına savrulduğunda kemiklerine yayılan acıyı hissetti. Bunu neden yaptığını anlaması uzun sürmemişti: bu sayede hızla yaklaşmakta olan motorlu araç kendisine teğet geçerek aynı hızla uzaklaşmaya devam etmişti. Nefes nefese gelip geçen motoru izledi. Saçları rüzgardan uçmuş yüzüne gelmişti.
-"Dediğimi duymadın mı? Ölürsün. Güzel yüzüne acı."
Jimin elini kalbine bastırıp başını öne eğdiğinde sessizce nefes alışverişini düzene sokmaya çalıştı. Ne yapacağını düşündü. Ağlamak istiyordu. Nerede olduğunu bile bilmiyordu. Bu adamın burada ne halt yediğini de bilmiyordu. Hiç bir şey bilmiyordu...
-"Kalk hadi."
Başını kaldırdığında ağlamamak için kendini zor tutan bebek suratıyla karşısında duran, az önce hayatını kurtarmış olan adama, baktı. Adam tüm ifadesizliği ile kendisini süzüyor, bir elini tutması için kendisine uzatıyordu.
Elini tuttuğunda kendisini çekmesine izin verdi. Ayakta durmakta bile zorlanıyordu. Elini bıraktığında yolun ortasından çekilerek uçurum tarafına, toprak ve taşların olduğu kısıma geldi. Yerde duran bir tahtanın üzerine oturdu:
-"Burası neresi?...Tanrım..."
Adam yanına vardığında tekrar eski çitlere yaslanmış altındaki büyük okyanusu izliyordu. Jimin düşerse uzun bir süre havada kalacağına emin olduğu derin uçuruma yandan bir bakış attığında ona endişeyle bakmaya başladı. Adam gözlerini kapatmış, esen rüzgarın saçlarını geriye yatırmasına izin vermişti:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙈𝙧. 𝙑'𝙨 𝘽𝙪𝙣𝙣𝙮
FanfictionPsikopat katil Kim Taehyung ve onun peşini bırakmayan hırslı müfettiş Jeon Jungkook (Bilinmeyen numara: -Hey Müfettiş Jungkook, bir oyun oynamak ister misin? Siz: -Ya kaybedersem? Bilinmeyen numara: -Sorun olmaz. Sadece en başa dönmek zorunda kalırs...