1.3

228 19 18
                                    

--- ---

Hava iyice kararıyordu. Taehyung elindeki telefonda bir süre daha parmaklarını gezdirdi. Yarım saattir Jungkook'u bekliyordu. Ki bu kendisi için sorun değildi. Bir yandan başka işlerini halledebiliyordu.

Arabanın kapısı sertçe açıldığında irkildi. Jungkook yanına oturdu ve aynı sertlikle kapıyı çarptı.

-"Erken gelmeni neye borçluyum?"

-"Kes Taehyung."

Tae sessizce güldüğünde arabayı park ettiği yerden çıkarmak için önüne döndü:

-"Kim sinirlendirdi seni?"

Sesinde küçük de olsa küçümser bir tını vardı. Jungkook'un başını geriye yaslayıp gözlerini kapattığını gördü. Anlaşılan konuşmaya pek hevesli değildi. Keyfini neyin kaçırdığını merak etti.

--|--

Yeni yeni başlayan yağmurun arabanın üstünde çıkardığı ritmik ses kulaklarına doluşuyordu Taehyung'un. Eski zamanları hatırlatıyordu kendisine. Özellikle; çok sevdiği kardeşini ölümün eşiğine elleriyle teslim ettiği zamanı...

Dün gibi aklındaydı. O zaman öğrenmişti can almayı. Onunla gece nehrin kenarında yürürken babasına kredi kartını çalıp yanlış yatırımlar yaptığını söylemekle tehdit etmişti Tae'yi. O zaman şartelleri atmıştı kendisinin. Zamanında geberip giden babası, hayatında gördüğü en gaddar adamdı. İnsanlara asla acımaz ve üzülmezdi. Kısacası şimdi kendisinin rol modeliydi.

Ondan yiyeceği dayaklar o an Taehyung'u dehşete düşürmüş ve ne yaparsa yapsın kardeşini söylememesi için ikna edememişti. Son çare.

Babası kendisinin yerinde olsaydı; ilk çare..

Nehire düşerken havada boş birer çarşafmış gibi salınışı geldi gözlerinin önüne. Çocuk bunun olacağını biliyor gibiydi. Ağlamadı. Suda boğulup çırpınırken bile yardım istemedi. Sadece Taehyung'un gözlerinin içine baktı. Son nefesini verirken dahi.

Onun o soğuk bakışları aklına geldikçe nedensizce kaskatı kesiliyordu.

Gerisinde düşürdüğü ceketi alıp incelemiş, sonra onun arkasından nehre atmıştı. O zamanlar nasıl yalan söyleneceğini bilirdi. Kendini suda ıslatıp babasına onun ayağı takılıp düştüğünü, kendisinin de onu kurtarmak için arkasından gittiğini ama başaramadığını söyleyecekti. O akşam babasından ona sahip çıkamadığı için yediği dayakları hatırladı. Önce çıplak elle ardından kemerle. Taehyung 5 yaşında bırakmıştı ağlamayı. Hayatın gerçekleriyle tanışıp göz yaşı akıtmanın hiçbir şeyi düzeltmediğini anlamak, o adamla yaşarken kolaydı.

Kardeşinin sırf söylememesi için öldürdüğü meseleye gelince. Onda daha çok dayak yiyebilirdi. Belki iki değil 3 morlukla yatardı o gece. 18 yaşını bekleyişi geldi aklına. Babasını, kendisine attığı dayaklar misali bıçaklamak için.

9 Yaşına yeni girmiş bir çocuktu sadece. Ama ruhu hala şeytana aitti.

İstemsizce alt dudağını dişlemeye başladı.

Anılar aklında coşarken iç çekti. Bazen hatırlamamak için her şeyini vermeyi düşünürdü. Çünkü bu tür anılar insan beynini daha da çökertir, şiddet içgüdüsünü daha da artırırdı.

Başını yanında gözlerini kapatan Jungkook'a döndürdüğünde bitkin ve soluk yüzü ile karşılaştı.

Bir süre sessizce onu izledi. Yan profilinden eşsiz görünüyordu. Neden kendisiyle gelmeyi kabul ettiğini düşündü. Hayatının yanlışını yaptığında duyacağı pişmanı görmek için sabırsızlanmıyor değildi.

𝙈𝙧. 𝙑'𝙨 𝘽𝙪𝙣𝙣𝙮 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin