~41~

88 3 3
                                    

Polen'den:Ortamda ki gerilim, elle tutulacak kadar somutlaşırken bakışlarım Ediz ile okula yeni giren çocuk arasında mekik dokuyordu. Kim bu çocuk? Kumral çocuk,etrafta göz gezdirdi sonunda da bakışları Ediz ile keşisti mavi gözleri şeytani bir parıltıyla parladı. Emin adımlarla bize doğru ilerlerken, dayanamayıp sordum.

"Kim bu çocuk?"

Ediz, bize doğru ilerleyen çocuğa adeta kitlenmişti. Sorumu Ediz'in arkadaşı Onur cevapladı.

"Şeytanın tohumu."

Kaşlarım çatılırken bakışlarım Ediz'de idi. Çocuğa kitlenmiş, kahverengi gözleri siyaha dönmüştü dişlerini sıkıyordu. Elimi uzatıp, Ediz'in elini tuttum.

"Ediz..."

Tam Ediz'e sakin olmasını söyleyecektim ki, yeni çocuk bizi fark edip yüzünde şeytani bir tebessümle bize doğru emin adımlarla ilerlemeye başladı. Çocuk tam karşımızda durduğunda, parıldayan gözlerle hepimize baktı. Bakışları en son Ediz'de durdu ve konuşmaya başladı.

"Ooo, kimleri görüyorum Ediz Gizger, Bahçeşehir Koleji'nin taçsız prensi beni özledin mi?"

Cümlesini sonlandırmasıyla eş zamanlı, iki kolunu yanlarına açarak, başını hafifçe sol omzuna doğru eğdi. O sırada, Ediz yumruklarını sıktı.

"Cık, özlememişsin. Ama ben seni özledim, sensiz olan kolejlerin tadı tuzu yoktu be Gizger."

Ediz, boynunu çıtlatıp hâlâ adını öğrenemediğim çocuğa doğru bir adım attı. Tam o esnada, okulun hapörlerinden bir ses yükseldi.

"Gizger ve Demirhan derhâl birbirinizden uzaklaşın! Aksi hâlde ikinizi de disipline göndereceğim!"

Müdür yardımcısının anonsuyla, ölümcül bakışlarını birbirlerine son kez yolladılar. Birbirlerine doğru bir adım attıklarında, Ediz'in bileğini tutan elimi sıkılaştırdım.

"Ediz, lütfen."

Fısıldayarak konuştuğum için beni yalnızca Ediz duymuştu. Sinirden boynunda ki damar atıyordu, ciğerlerine derin bir soluk çekip burun kemerini sıktı.

"Tamam. Sen istediğin için, duracağım."

Ediz'in sözleriyle, derin bir soluk verdim.
Ediz, yeni gelen çocuğa arkasını döndü bileğimi tuttuğunda seri adımlarla, okulun demir kapısına doğru ilerliyorduk.

"Nereye gidiyoruz?"
"Öfkemi boşaltacağım bir yere."

Ayaklarım birbirine dolanırken, sessiz kalıp Ediz'in elini daha sıkı tuttum. Çünkü biliyordum, Ediz'in elini tuttuğumda hiçbir güç beni düşüremezdi. Arabanın yanına geldiğimizde, Ediz'in şoförü arabanın yanındaydı.

"Anahtarı ver Emin, ben kullanacağım."
"Efendim, okul henüz bir sorun mu?..."
"Anahtar!"

Tüm sesiyle bağırdığında, Ediz'in yanında dimdik duruyordum. Şoför, bir bana bir Ediz'e bakmasının ardından anahtarı, Ediz'in avucuna bıraktı. Arabanın kilidini anahtarla açtığında elimi bıraktı, Ediz şoför koltuğuna geçerken bende sağ koltukta ki yerimi almıştım. Ediz, kontağı çalıştırmadan önce göz ucuyla bana baktı.

"Kemerini tak."

Söylediğine uyup kemerimi taktığımda, gazı kökleyerek okuldan uzaklaştı. İlk kırmızı ışıkta durduğunda, dayanamayıp konuştum.

"Çocuğun kim olduğunu ve ondan neden bu kadar nefret ettiğini anlatacak mısın artık?"

"Rakibimdi, kariyerimi bitirmeye çalıştı. Birinci sınıfta, maça çıktık aynı takımda olmamıza rağmen kasti olarak sakatlanmama sebep oldu. Neyimi bu kadar kıskanıp, çekemiyorlar bir anlasam... Bu şerefsizin de arkası sağlam, babası tıpkı babam gibi eli kolu uzun bir adam. Bir karşı karşıya gelişimiz, babalarımıza kadar yansımıştı. Babam haşladı tabii beni, 'ben senin sidik yarıştırmanla mı uğraşacağım toparla kendini' diye ki haklıydı."

Kanunsuzların ŞehriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin