Polen'den:Genelde okulda herkes ile iyi anlaşan biriyim, benim kötülüğümü isteyecek tek bir kişi var. Oda, Eda normalde de benden haz etmiyordu. Ediz ile yakınlaştım diye daha da çıldırmış olmalı, beni soğutucuya kitleyecek kadar gözü dönmüş olabilir mi?
"Eda?"
Benim, 'Eda' demem ile Ediz kaşlarını çatarak bana baktı.
"Benim yüzümden mi?"
Omuzlarımı silktim.
"Emin değilim ama, tüm gün boyunca gözleri üzerimdeydi Ediz. Parçaları birleştirince..."
Ben daha cümlemi tamamlamadan, Ediz oturduğu koltuktan kalkıp bir hışımla odadan çıktı. Yine başını belaya sokacak ve bu sefer benim yüzümden.
~•~
Ediz'den:Patlamaya hazır bir bomba gibiydim, babamın centilmen erkek kavramına uymak için aylardır Eda'nın yılışık tavırlarına göz yumdum. Fakat o benim ona aşık olduğumu, zannedip daha çok tepeme çıktı. Polen'i soğuk hava deposuna kitlemek ne? Bu ne cüret! Arabaya bindiğimde, öfkeli olduğum için anne ve babam merakla arkalarını döndü.
"Ne oldu, Aksoy'lardan birine yumruk attıysan..."
"Polen'i, depoya kimin kitlediğini öğrendim."
"Kim?"
"Eda."
"Sana takıntılı olan kız, kendini senin sevgilin sanan?"Annemi, başımı sallayarak onayladığımda babam ikimize de tuhaf tuhaf bakmaya başladı.
"Ee,sen bana az önce Aksoy'ların kız kardeşini..."
"Evet baba, Eda'ya karşı bir şey hissetmiyorum zaten. Kız hasta aramızda bir şey var, zannediyor Polen'e de bu yüzden zarar vermiş olmalı."Babam düşünceli bir şekilde, sakalını kaşıdı.
"Ne yapacaksın, Aksoy'lara söylersen Poyraz, kıza dokunamayacağı için acısını ailesinden çıkarır."
Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Abisine söyleyeceğimi nereden çıkardın, bu benim meselem ben halledeceğim."
"Karşında hem cinsin yok oğlum, aklına estiği gibi davranamazsın."
"Merak etme baba, gerektiği gibi davranacağım sınırı aşmayacağım."Babam arabayı çalıştırmayınca, kaşlarımı çatarak konuştum.
"Hadi gidelim."
~•~
•21.00•Hazan Gece'den:Akşam yemeğinden sonra, televizyonun karşısında ki üçlü koltuğa kurulmuş kanalları gezdiğim sırada öğle yemeği yedikten sonra, Poyraz'ın beni hiç aramadığını fark edip orta sehpanın üzerinde duran telefonuma uzanıp Poyraz'ı aradım. İlk çalışta açtı.
"Sevgilim?"
"Bitanem."Sesi yorgun geliyordu. Bir sorun var.
"Bir sorun mu var?"
"Aslında var, ama önemli bir şey değil."Tek elime kumandayı alıp, televizyonu kapattıktan sonra üzerimi değiştirmek için yatak odama doğru ilerlediğim sırada konuşmaya başladım.
"Poyraz, bana söz vereli birkaç saat oldu yaa. Gerçekten sana inanmıyorum,omzundan mı yaralandın yine? Bacağından mı?"
Üstümde ki sweatshirtü çıkarıp yatağın üzerine attık sonra dolabın karşısına geçip,dolaptan beyaz balıkçı yaka bol bir kazak ve siyah kot pantolonumu çıkarıp giyinmeye başladığım sırada Poyraz sonunda konuşabilmişti.
"Ben iyiyim Gece, hiçbir şeyim yok. Polen için hastanedeyiz."
Kaşlarımı çattım.
"Polen mi?"
"Hı hı, senin içinde en güvende olanımız o değil mi?"
"Tabii ki, ne oldu neyi var?"
"Soğuk hava deposunda kilitli kalmış."
"Ne?! Şimdi durumu nasıl?"
"Gayet iyi, uyandı en kısa sürede toparlayacak."
"Olsun, ben yine de geleceğim. Nasıl haber vermezsin Poyraz?"
"Toparlandı."
"Olabilir, biz Polen ile arkadaşız yine de onu görmeliyim."
"En son tartıştınız diye hatırlıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanunsuzların Şehri
RomansaHayatın savaşçı olmaya zorladığı iki insan, hayat ile girdikleri savaşta biri adaleti, diğeri de adaletsizliği kendine ilke edinmişti. Kurtuluş yolunu arayan tehlikeli bir adam ve yeni mezun bir avukat. Acemi avukat, bürosunu şeytanın hükmünde olan...