Bugün o işi bitirmek için çok güzel bir gün... Dün Fırat abinin beni o kadar uyarmasını hiç anlamadım. Sonuçta şimdiye kadar bir sabıka kaydım bile yoktu, her işimi temiz yapıyordum. Saat gece üç buçuktu, tahminimce gün boyu çalışan bir iş adamını bu saatte hiç bir ses uyandıramazdı. Yani umarım... Evden çıkmadan önce aynanın karşısına geçtim, kıvırcık saçlarımı şapkamın içine tıktım ve üstüne siyah kapşonumu geçirdim. Her ihtimale karşı çantama biber gazı ve dikkat dağıtmak için yardım fişeği koydum. Çok kararlıydım bu gece o elmas benim elimde olacaktı ve ben bunu tüm benim gibiler için yapacaktım. Ellerime siyah deri eldivenlerimi giyip ayakkabılıktan en sevdiğim bordo supralarımı alıp evden ayrıldım. Gireceğim evin önüne geldiğimde dışarıyı gözetledim, kimsenin olmadığını görünce bahçeye girdim. Elimdeki fenerle dışardan yatak odasını izlemeye çalıştım, bilirsiniz zenginlerin evlerinde perde denen bir şey olmadığı için yatak odasını bulmak zor olmadı.Tam ikinci kata doğru tırmanmaya başlayacakken alt katta önümdeki mutfağın ışığı yandı. Bir anlık şaşkınlıkla hemen yanımdaki duvarın arkasına saklandım. Adamım Melih Kızılcıoğlu gömleği ve kumaş pantalonuyla mutfakta bir şeyler arıyordu. Sessizce bir "Yuh!" dedim. Belli ki o da evine yeni gelmişti. Ah şansız Rüzgar ah bahtsız kız... Evin arka tarafına dolanıp girecek bir yer ararken bir pencerenin açık olduğunu gördüm. Ve yine kendi kendime sessizce sırıtarak konuşmaya başladım...
"Beklemediğim performans sergiliyorsun Melih Bey..."
Eldivenlerini çıkarıp tırmanana kadar ağzımda taşıdım.Pencereye çıplak elle dokumamaya özen göstererek içeri girdim. Bu oda kütüphane gibiydi, alabildiğine ansiklopedi vardı ve bir sürü dosya ayrıca çok boğucuydu. Aslına bakarsanız kusmamak için kendimi zor tuttum. Kitapları severdim, ama burası kitaphaneden çok zindana benziyordu. Kapıya doğru ilerleyip kapıyı hafif araladım. Görünürde kimse yoktu salon gibi bir yere çıkıyordu bu kapı. Doğrusu bu adam bayağı zenginmiş. Bütün mobilyalar modern ve pahalı eşyalardı. Salonun bir ucunda aşağı kata bakan bir balkon vardı, hala mutfaktan ışık geliyordu. Belli ki mutfakta işi uzundu... Bunu fırsat bilip yatak odasını aramaya koyuldum.İlk açtığım kapının ardında bir yatak odası vardı, fenerle biraz göz gezdirdikten sonra bu odanın misafir odası olduğu kanısına vardım. İkinci açtığım kapı adeta bir spor salonuydu. O kadar çok oda vardı ki kendimden şüphe etmeye başlamıştım.
Daha sonra açtığım bir diğer kapı beni gayet gösterişli büyük ve modern bir odaya götürdü... Bu oda onun odası olmalıydı, içeri girdim hemen çekmeceleri,tabloların altını yatakların altını gardırobunu aramaya koyuldum. Tabi gardrobunu aramak mantıklı bir şeydi ama onun gardrobu benim odam kadardı! Gördüğümde şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Hemen gardırobunu karıştırmaya başladım, moda anlaşını sevmiştim. Gömleklerinin arasında bir kasa olduğunu fark ettim, şifreyi bir kaç kez denedim tabi ki bulamadım. Daha sonra Fırat abinin bana öğrettiği bir taktikle tekrar denedim ve açmayı başardım. Elmas kasanın içindeydi, alıp çantama koydum. Tam çıkacaktım ki birden odanın ışıkları açıldı. Ve tam odanın ortasında kala kaldım. Bir anlığına göz göze geldik.
"Sen kimsin! Evimde ne arıyorsun!"
Onu oyalamak için bir şeyler yapmam gerekiyordu, ama öylece kalmıştım...
Sonra pencereden atlamaya karar verdim pencereye doğru koştum, o da peşimden geliyordu pencereyi açmayı becerememiştim, ve o yakamdan tuttuğu gibi yumruğu basmıştı suratıma.Yumruğun şiddetiyle yere savruldum, şapkam çıkmış saçlarım dağılmıştı. Kendimi toparlamaya fırsat bulamadan ayağa kalktım, dudağım patlamıştı başım dönüyordu... O ise beni görünce şaşırmıştı.
"Sen...Kızsın..."
"Şaka yapıyor olmalısın!"
Ona döndüm karşı koymak için ellerimi yumruk yaptım, yumruğumu ona doğru savurdum ve yere yığılan yine ben oldum. Gözlerim kapanıyordu engel olamıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEPÇİ (Tamamlandı)
Action"Tutun şunu! Kaçıyor! Mücevherlerim... Seni soysuz hırsız!" "Ben 2015'in Robin Hood'uyum.Yaptığım hırsızlık değil..."