Bölüm 26 Cesur ol Rüzgar

8.8K 607 20
                                    

Ben sinir krizi geçirirken, Umut ve Melih hala şok içindeydiler. Sonunda Umut kendini toparlayıp bana döndü.Düşük omuzlarımı tutup yukarı kaldırdı.

"Tamam, Rüzgar bana bak. Geçti, artık herşeyi biliyorsun. Korkma yanındayız..."

"Umut, iğrenç hissediyorum! Onu öldürmek istiyorum!"

Bu sefer de Melih sarılmıştı bana böyle sanki içine çekecekmiş gibi. Öylece ağladım. Hayatımın içine sıçmışlardı çünkü. Ben o şoku atlatırken uyuyakalmışım, uyandığımda Melih ve Umut aşağıda dolanıyorlardı. Beni gören Melih durdu bir süre yüzüme baktı ardından ve kafasını salladı.

"Hadi! Ceza evine gidiyoruz. O adam son şansımız olabilir, elimizde böyle birşey varken kaçıramayız!"

"Ezgi ne olacak!"

"Umut yerini bulmaya çalışacak."

"Nasıl!?"

"O polis Rüzgar! Korkma bulacak onu"

"T-tamam."

Melih'le ikimiz ceza evinin yolunu tutmuştuk ve Umut'ta yukarda dosyaları kopyalıyordu. Sanırım, aklında bir şeyler vardı. Sessiz bir yolculuğun sonunda ceza evine vardık.

"İyi günler Mehmet Ufak'la görüşecektik biz."

"Mehmet Ufak dün gece koğuşunda kendini asmış. Sabah ölü bulundu."

"N-ne! N-nasıl olur!"

"Daha önce de bir kez denemişti, ip ince kaldığından kopmuş o sayede hayatta kalmıştı. Bu arada siz neyi oluyorsunuz?"

Sorduğumda soruydu benimde. Adamın bin bir türlü derdi vardı. Bir çok sebebi vardı. Belki de ailesinin ölümünü ona hemen söylememem gerekirdi. Böylece son şansımız dediğimiz adam da kendini asarak haksızlıktan kurtulmuştu. Melih'de benim gibi şok olmuş ve çaresiz bakıyordu. Gardiyan ikimizi biraz süzüp tekrar yüzümüze döndü. Ben mantıklı bir cevap ararken Melih yardımıma yetişti.

"Biz komşusuyuz... Mehmet abi en son kiminle görüştü ?"

"Burda bekleyin bakayım bir..."

Gardiyan odaya girince Melih'le göz göze geldik. Aklında ne vardı? Ben sormamak için kendimi tutarken o da hiç bir şey anlatmaya niyeti yokmuş gibi susuyordu. Sonunda gardiyan elinde bir defterle çıktı odadan.

"Burda en son ablasıyla görüştüğü yazıyor."

"Vedalaşmak istediği birileri varmış demek ki. Ne de olsa ailesiyle vedalaşamadı."

Ben titrek sesimle konuşurken Melih kaşlarını çatmış gardiyana bakıyordu. Bir iç çekip karakoldan dışarı çıktım, arkamdan da Melih geliyordu. Tek bir kelime bile etmemişti, eve döndüğümüzde Umut evde yoktu, elimizden hiçbir şey gelmiyordu. Pes etmek, tek çıkar yolumdu. Etrafımda ki herkese zarar veriyordum çünkü. Ben koltukta bir çare ararken Melih telefonla konuşuyordu. Bir süre sonra telefonu kapatıp yanıma geldi.

"O adamın son görüştüğü kişi ablası değildi. O adamın bir ablası bile yok..."

"N-ne? Melih sen ne dediğinin farkında mısın?!"

"Umut'u aradım, adamın annesi babası hayatta, ama ne ablası var ne de kardeşi."

"O zaman o kadın...

" Yengemdi... Ona gideceğimizi biliyordu, muhtemelen onu annesi ve babasıyla tehdit etti, o da canına kıydı."

O kadın dünyadaki tüm lanet şeyleri barındırıyordu içinde. Acımasızdı, hem de çok... Korkudan sesim titreyerek aynı şeyleri tekrarladım...

CEPÇİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin