Beklediğim acı gelmek üzereydi sanırım, Ezgi aşık olmuştu, ona. Söyledikleri kulağımda yankılanırken, ellerim buz gibi olmuştu. Ardından mutfaktaki Umut elinde tabakla bahçeye doğru gelmeye başladı. Bahçeye gitmekten vazgeçip mutfağa geri dönerken karşılaştık Umut'la.
"Rüzgar? N'oldu sana? Bembeyaz olmuşsun!"
"B-bir şey olmadı..."
"Nasıl bir şey olmadı? Haline bak! Elindekiler mi ağır geldi?"
Dedi ve elimdeki tabakları alırken eli ellerime değdi. Tabakları masaya bırakıp tekrar ellerimi uzun ince parmaklarının arasına aldı.
"Kızım ellerin buz gibi. İyi değilsin sen, geç biraz otur."
Dedi ve beni salona götürdü. Kanepeye oturdum oda fazlasıyla yanıma oturdu.
"Dinliyorum?"
"Ne?"
"Ne olduğunu anlat dinliyorum."
"Anlatacak bir şey yok ki, midem bozulmuş herhalde ondandır."
"Hastaneye gidelim mi?"
"Gerek yok geçer şimdi."
"Sana nane limon yapayım mı?"
"İstemiyorum."
Tuhaf hissediyordum. Ezgi'nin Melih'e aşık olması planımda yoktu. Aslında onunla ilgili bir planım da yoktu. Canım sıkkındı, derdimi yanacak Ezgi'm yoktu. Umut vardı elimizde, ben bunları düşünürken o da bana bir şeyler anlatıyordu. Ayağa kalktım, en iyisi Melih'le olan kalp çarpıntılarımı bir daha inmemek üzere rafa kaldırmaktı. İlk kez aşık olmuştum zaten, ne kadar zor olabilirdi ki... Gülümsemeye çalışarak Umut'a döndüm.
"Geçti bile.
" Rüzgar, Ezgi bugün bana Melih'den hoşlandığını ve bu gece söyleyeceğini söyledi."
" G-güzel! Sevindim, Ezgi adına..."
"Artık kendi adına da bir şeyler yapmanın vakti gelmedi mi?"
Ne demek istiyorsun?"
" Melih'e aşık olduğunu biliyorum!"
" Kes sesini, öyle bir şey yok!"
"Öyle mi? O zaman neden az önce Ezgi Melih'e aşkını itiraf ederken berbat haldeydin?"
" Midem bozuktu dedim Umut!"
Ben çocuk değilim Rüzgar. Ama sen sevdiğin kişiye seni seviyorum diyemeyecek kadar korkaksın!"
Korkaktım, ama asıl problem bu değildi. Ben asla Ezgi'nin üzülmesine izin veremezdim. Melih'in bana 'seni seviyorum' demesi de dalgaydı sadece. Eminim Ezgi'ye de demişti...
Hiçbir şey söylemeden bahçeye çıktım, Ezgi sessiz bir şekilde masanın sonunda oturuyor, Melih de yüzünde anlamsız bir ifadeyle mangalda yanan ateşi izliyordu. Gidip Ezgi'nin yanındaki sandalyeye oturdum, çok geçmeden Umut'ta geldi. Bana kötü bakıyordu, bu da beni iyice berbat hale getiriyordu. Etler pişince hepimiz için fazlasıyla gergin bir ortamda yemek yedik. Masayı toplayana kadar kimsenin ağzından tek kelime çıkmadı. Ezgiyle bulaşıkları yerleştirirken elimden bir bardak düştü ve paramparça oldu. Sanki o bardak kırıldığında daha iyi hissetmiştim. Ben kırılan bardağın parçalarına bakarken, Ezgi'de elindeki tabağı tüm gücüyle yere fırlattı. Şaşkınlıkla ona bakarken o da bana döndü."İyi geldi."
"Hemde nasıl!"
Avizenin yansımasını taşıyan çam parçaları mutfağın her yerine dağılmıştı. Ve tezgahın üzerinden bir bardak daha alıp hızlıca yere fırlattım, Ezgi'de level atlayıp iki tabağı birbirine çarparak kırmaya başladı. Kızlara özgü şeyler vardır derlerdi, inanmazdım. Sanırım ben kız olduğumu da unutmuştum... Bu gerçekten zevkliydi ve ciddi anlamda rahatlatıyordu. Biz içimizdeki kurtları o bardaklara doldurup kırarken sesleri duyan beyler bahçeden koşarak geldiler. Melih hızlıca mutfağa yanaştı ve ellerini iki yana açarak konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEPÇİ (Tamamlandı)
Action"Tutun şunu! Kaçıyor! Mücevherlerim... Seni soysuz hırsız!" "Ben 2015'in Robin Hood'uyum.Yaptığım hırsızlık değil..."