Bölüm 8-Koş koş koş

12.2K 922 47
                                    

Dünya avuç içim kadar küçük olsa bile bu pahalı restoranda karşılaşmamız bana sinsi bir planmış gibi geliyordu. Beni görür görmez ayağa kalktı.

"Sen!"

Sokaklarda yaşadığım zamanın bana kattığı çok şey vardı. Hepsi işime yaramıyor tabiki ama zor durumlarda beni kurtaranları da vardı. Radyo kanalı değiştirircesine değişen karakterim gibi. Elimi belime koyup uzun zamandır görmediğim üniversite arkadaşımı selamlarmışcasına gülümsedim.

"Ne tesadüf değil mi?!"

Bir yandan konuşuyor diğer yandan yandan ufak ufak tüyüyordum.

"Yakalayın şunu! Kaçmasına müsade etmeyin sakın!"

"A-ah ne münasebet!"

"Hırsız o!"

"Üstüme iyilik sağlık!"

Ve insanlar yine prenses görünümünde olmasa da kibar ve nazik hanımefendi Rüzgar'a inandılar. Ve tabanlara kuvvet koşmaya başladım.

Kimse peşimden koşmayınca, kendi beni kovalamaya başladı. Bende kapıya uzak olduğum için restoranın mutfağına doğru kaçtım. Meyve taşıyan usta yamaklarına çarptım, kızartma yapılan yerden geçecekken ayağım kaydı popomun üstüne oturdum. Sanırım kırıldı kaseler... Bana iyice yaklaşmıştı, tezgahın üstündeki mandalina kasasını üstüne fırlattım. Yere düştü, hemde tam benim düştüğüm yerde! Bu onu biraz yavaşlatmıştı. Bende arka kapıdan dışarı çıktım, arkamı döndüğümde hala peşimde olduğunu gördüm. İş adamı değil mi pes etmek bilmez!
Caddenin karşısına geçmek için hızla geçen arabaları durdurdum, hepsi teğet geçmişti...

Tam kaldırıma varmak üzereydim ki, bir fren sesi duydum. O an hayatımın en zor anlarından biriydi. Biri benim yüzümden canından olursa, işte buna dayanamazdım. Arkamı döndüğümde Melih'i yerde yatarken gördüm. Hemen yanına koştum, gözleri kapanmak üzereydi, alnı kanıyordu. Pahalı takım elbisesi kana bulanmıştı.Yere oturdum, çok korkmuştum.

"Bana bak! Duyuyor musun beni?! Kim sana peşimden koş dedi ki!"

Hiçbir şey söylemiyordu, etrafımız meraklı insanlarla kaplanmıştı. Çarpan adama dönüp, bizi hastaneye götürmesini söyledim. Arabanın arka koltuğuna Melih'i taşıdık, ardından ben oturdum ve kafasını dizlerime koyup bilincini kontrol ettim. Gözleri kapanıyordu...

"Şimdi ölemezsin zengin züppesi! Beni yakalamadan sana rahat yok! Hele bi hapse gireyim sen o zaman rahat edersin."

Saçmalıyordum, bilincinin açık olması gerekiyordu çünkü...

"Hem elmasınla ne haltlar yediğimi merak etmiyor musun?! Kendime bir ev aldım, yeni araba, yeni telefon!"

Bana bakarak dudaklarını oynatıyordu, yanına yaklaştım.

"Seni geberticem!"

Gebertmek mi! Beni? O da güzel. Psikopat manyak şurda hayatını kurtarıyoruz, dediğine bak!

"Ya...ya... Bende seni çok sevdim, inanır mısın sana karşı en ufak bir kinim bile olmadı, iyisin iyi."

Sonunda hastaneye vardık. Melih'i sedyeyle alıp götürdüler. Suçluluk duyuyordum, peşinden gittim. Bir kaç saat kapıda bekledim, bana "Hastanın yakını siz misiniz?" diye sordular. Benden başka kimse yoktu, çarpan adam karakola gideceğini söyleyip tüydü..."Evet" diye cevaplayınca elime Melih'in üstünden çıkanları verdiler.

"Durumu nasıl?"

"Korkulacak bir şey yok,bir süre hastanede kalmalı, gerekli tedavi uygulanıyor."

CEPÇİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin