Bölüm 28 -Her şey tamam derken...

7.6K 571 23
                                    

Bunca zaman bencillik etmiştim belki de, dünyada annesi babası olmayan milyonlarca insandan biriydim sadece. Sadece biraz düzene ihtiyacım vardı, kendimle baş başa kaldığım zamanlarda aklımda aynı cümleler geziniyordu. 'Hayatım berbat değil, ben kötü biri değilim, güçlü olmam lazım, yapabilirim.'

Mutluluğu bulmam her zaman an meselesiydi aslında, yaşadığım acı gözlerimi kör etmeseydi eğer. Oraya gitmemin büyük bir bedeli oldu, çok fazla canım yandı. O evde halisülasyonlardan uyandığım zaman anladım ki; ben büyüdüm. Artık her şeyden şikayet eden, hayatından nefret eden, annesiz babasız hayata devam edemeyen kız olmadığımı farkettim. Ve ailem yine kolumdan tutup kaldırmıştı beni "Haydi kızım, yapabilirsin!" dermiş gibi...
Evden çıkıp arabaya bindim. Herkesin gözü üzerimdeydi, bense önce burnumu çekip sonra arabayı çalıştırdım. En sonunda beklenen soruyu Ezgi sordu.

"İyi misin?"

Hiçbir şey söylemeden sadece kafamı salladım. "Evet" dercesine. Eve vardığımızda herkes odalara dağıldı, ben salonda oturuyordum. Ezgi pijamalarımı giyip mutfağa indi.

"Kendime kahve yapacağım, sana da yapayım mı?"

"Olur."

Kahveleri yapıp yanıma oturdu.Üçlü koltukta, karşılıklı oturuyorduk. Ezgi tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki telefonu çaldı.Telefona bakınca, birden heyecanlandı ve yüzünde kocaman bir gülücük belirdi.

"Rüzgar! Annem arıyor!"

"Ne duruyorsun aç çabuk! Hatta hoparlöre al, bende dinleyeyim!"

"Ay tamam dur! Çok heyecanlandım! Açıyorum!"

"Ertancım nerdesin! Bu otel çok kalabalık, resepsiyonda bekletme beni!"

"A-anne?"

"Aaa! E-ezgi! B-ben, Ertan..."

"Ertan'ı aramıştın değil mi? Ya insan yanlışlıkla bile arasa belli etmez ya. Bende salak gibi seviniyorum!"

"Ezgicim, biz bunları konuşmuştuk değil mi? Özel hayatımıza karışmıyorduk!"

"Ya sen ne özel hayatından bahsediyorsun? Sen kimsin ki? Bu saatten sonra o çok sevdiğin sevgililerine kızım yok diyebilirsin! Çünkü ben, seni unutuyorum! Tıpkı senin beni unuttuğun gibi Elif Hanım!"

"Ezgi! Kendine gel, iyice terbiyesiz olmuşsun. O kadar okullara gittin bi doğru düzgün konuşmayı öğrenemedin!"

"Ben o okullardan hiçbir bok öğrenmedim. Sırf sizi okula çağırsınlar diye disipline gittim. Her şeye sahip olduğum halde, başkalarının eşyalarını çaldım! Neden mi? Bir kere olsun, aile gibi gelip bana kızın diye! Beni sevmiyorsunuz, hiçbir zaman sevmediniz! Benim size ihtiyacım olduğu her an siz bana sırt çevirdiniz! Ben bunları hak edecek bir şey yapmadım! Bana bunları yaşatmaya hakkınız yok!"

"Ezgi", nankörlük etme! Sana her zaman para gönderdik, su an harcadığın para evin, araban, kredi kartların bunların parasını kim veriyor sanıyorsun!"

"Paranın, Allah belasını versin. Beni bir daha arama, gerçi yanlışlıkla aramışsın. Numaramı sil, bir kızın olduğunu da unut, sanki çok aklındaymış gibi...Bundan sonra da bana tek kuruş para da gönderme. Göndersende yemin tek kuruşuna dokunmayacağım. He, eğer bir gün karşılaşırsak bir yerlerde, tanıma beni, zaten ne zaman tanıdın ki!"

Ezgi hıçkırıklara boğuluyordu, kolay değil, benim ailemin güzel anıları var, yani vardı en azından. Ama bir anne, nasıl çocuğunu unutabilirdi ki. Ezgi'nin kafasını omzuma yaslayıp saçlarını okşadım, kim derdi ki bir mankenin hayatı bu kadar zor...

CEPÇİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin