Güneş sislerin arasında kayboluyor, ortalığı karanlık kaplıyordu. Melih zorla yakmayı başardıkları kamp ateşinde sucukların olmasını beklerken Umut da ateşe koyulacak yumurtaları kırıyordu. Ezgi ise harlı yanan ateşe ısrarla biraz daha odun atıyordu. Rüzgar henüz uyanmamıştı, ta ki gençlerin çadırın dışından gelen gülüş seslerini duyana kadar. Gözlerini açtı Rüzgar, bu gülüşleri kaydetmişti hafızasına, unutması imkansızdı. Ayakkabılarını giymeden önce burnuna gelen sucuk ve yumurta kokusu anlık bir deja vu yaşatmıştı ona, Ezgi'nin "Rüzgar uyandın mı? Kahvaltı hazır." demesi de tuzu biberi olmuştu. Gözlerini yere eğdi, tıpkı annesinin hazırladığı kahvaltı gibiydi bu, tıpkı altı yıl öncesi gibi, tıpkı ailesi gibi... Ayakkabılarını giyip dışarı çıktı, ona bu sabah tekrar aşık olan Melih'e baktı, tüm içtenliğiyle gülümsedi. Sonra Umut'a kaydı gözleri, ama o yumurtaya o kadar adapte olmuştu ki Rüzgar'ın baktığını bile fark etmedi. Ezgi'nin önüne geçmesiyle Umut'a bakmayı kesti, sonra Ezgi'nin sıcacık bakışlarına karşılık oda aynı şekilde baktı Ezgi'ye. Ezgi elindeki su dolu şişeyi göstererek "Elini yüzünü yıka!" dedi ve ikisi birlikte su dökmek için bir ağacın altına gittiler. O sırada Umut'un telefonu çaldı, montunun cebinden çıkardığı telefonu reddetmeyi planlayan Umut, arayanın karakoldan biri olduğunu görünce cevapladı.
"Efendim Rıza?"
"Umut! Nerdesin sen!"
"Hayırdır Rıza ne oldu?"
"Polisler her yerde sizi arıyor!"
"Ne?"
"Hakkınızda tutuklama emri çıkarıldı diyorum Umut!"
Genç adam kafasını bir anda Melih'e çevirdi. Endişeliydi, çünkü peşlerini bırakmayacaklarını biliyordu.
"R-Rıza?"
"O kıza mı yardım ettin sen! Aklını mı kaçırdın oğlum! İşadamı Melih Kızılcıoğlu'nun hırsızı değil miydi o! O herif neden yardım etti! Birde manken varmış! Siz delirdiniz mi abi? Dosyanızda bir sürü suç var! Hırsızlık, darp, dolandırıcılık daha sayayım mı?! "
"Kim?"
"Kim olduğunun ne önemi var Umut!"
"Kim yaptı diyorum Rıza! Kim başlattı bunları!"
Umut'un sesi gençleri endişelendirmişti. Hepsi yanında toplandılar.
"Servet diye bir adam, Servet Demir."
Olduğu yere yığıldı genç adam, bu isim ona ağır gelmişti. Onunda nefret ettiği birileri vardı, ve o da hakkından gelmeyi başarmıştı. En azından öyle sanıyordu. Gençler ters giden bir şeyler olduğunu anladılar, ters giden bir şeyler vardı o kadar ki bu kadar güçlü bir adamı devirebilen...
Umut telefonu tekrar kulağına götürdü, sesi titreyerek konuşmaya başladı bu defa."Hayır. O-o hapishanede!"
"Bir hafta önce çıkmış, adamın her yerde eli kolu var! Umut gözünü seveyim kaç! Gözden kaybol, yurtdışına kaç! Eğer yakalanırsan en az on yıl içerde kalırsın! Kaç kardeşim, ben onları elimden geldiğince oyalarım!"
Telefonu kapattı, yüz hatları hiç oynamıyordu, sadece gözlerinden boncuk boncuk yaşlar akıyordu. Melih omuzlarından tutup biraz sarsınca, Umut elindeki telefonun bataryasını çıkardı ve yüzünü Melih'e döndü..
"Telefonunu ver."
"Umut! Neler oluyor?"
"Polisler, bizi arıyormuş."
"N-ne..."
Ezgi'de kendini yere bırakmıştı, tükenmek üzereydi. Artık yorulmuştu, mutlu olabilmek için acı çekmekten. Rüzgar ise bir ağacın altına oturdu, bütün bu olanların kendi suçu olduğunu düşünüyordu. Gözlerini kapadı, onları bu işten uzak tutmalıydı. Dizlerini karnına çekti ve düşünmeye başladı. O sırada Melih'in telefonu çaldı. Herkes bir anlığına Melih'e döndü. Arayan Yigit'ti. O kadının çocuğu olmayı hak etmeyen Yiğit...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEPÇİ (Tamamlandı)
Action"Tutun şunu! Kaçıyor! Mücevherlerim... Seni soysuz hırsız!" "Ben 2015'in Robin Hood'uyum.Yaptığım hırsızlık değil..."