Bölüm 29 - Ölümle başbaşa

7.4K 605 34
                                    

Elime bir telefon tutuşturup beni arabadan attılar. Bir seyler düşünmem lazımdı, kanıtları ona verirsem, bize zarar vermeyeceği de garanti değildi. Elimdeki telefona baktım, içinde sadece bir numara kayıtlıydı. O numaraya mesaj attım.

"Adresi ben belirlerim."

Bu kadını durdurmanın tek yolu vardı. Ya nefesini kesecektim, ya da canına can katan birine kıyacaktım. Yiğit asla kötü bir insan değildi. Yapmayı düşündüğüm şeyde kişisel bir şey değildi, sadece kıssasa kıssas olmasını istiyordum.

Yüzümdeki hissizlik, evdekileri huzursuz etti. Ezgi sürekli peşimde dolanıp neler olduğunu soruyordu. Cevap vermeden odama gittim, plan yapmam gerekiyordu. Şimdi şu an gidip o kadını öldürebilirdim, ama onun bu kadar kolay kurtulmasını istemiyordum. Benim yaşadığım şeyleri o da yaşamalıydı. Gece herkesin uyduğundan emin olunca aşağı indim, bilgisayarın ve diğer dosyaların bulunduğu odaya gidip, kanıtların orjinallerini aldım. Bilgisayara bir kopyasını yapıp kendi belleğime attım.

Daha sonra yukarı çıkıp siyah şapkamı, siyah eldivenlerimi ve sırt çantamı aldım. Bir şey daha lazımdı... Umut'un odasına sessizce girdim, telefonu cüzdanı ve komidinin üzerindeki silahı sessizce alıp belime sıkıştırdım. Mutfağın tezgahındaki jipin anahtarını da alıp, Mugaddes'in evine doğru yol aldım. Yiğit'i kaçıracaktım, sonrasında o kadının bana yaptığı gibi, gözlerinin önünde öldürecektim. Acı, insanları acımasız yapardı, ne acıya ne de vicdana yer yoktu artık. Yiğit iyiydi, tıpkı ailem gibi. Altımdaki jiple pusu kurmuştum evlerine, siyah şapkamın üzerine kapşonumu geçirmiş, iyice tanınmaz hale getirmiştim kendimi. Sonunda Yiğit arabasıyla evine geldi, güvenlikten geçip arabayı park etti. Elimdeki telefonla Melih'den numarasını gizlice aldığım Yiğit'i aradım.

"Efendim?"

Ben Rüzgar. Konuşmamız lazım."

"Konuşalım"

"Evinin önündeyim, dışarı gel."

"Tamam öyle olsun."

Yiğit güvenlikten geçip yanıma yaklaşırken ben çantamdaki eter ve mendili hazırlıyordum. Benden iri ve uzun boyluydu, onu bayıltmak zor olacaktı.

"Evet, seni dinliyorum."

"Annenin bana neler yaptığını biliyorsun değil mi?"

"Benim bir annem yok Rüzgar, kısa zaman önce öldü."

"Sen öldü desende, o yürüyen ceset her gün canımı yakmaya devam ediyor!"

Durgunlaştı, nefes almak için etrafına bakınıyordu. O sırada arkamdan gizlediğim mendili ağzına ve burnuna sıkıca kapattım, eteri yeterince çekmişti içine ama yine de bayılmıyordu. Birden elimden kurtulup bana doğru döndü, ne yaptığımı soracak gibi oldu ama sonunda bayıldı. Onu arabaya taşıdım, elini ayağını ve ağzını bağladım. İçimden ondan binlerce kez özür diledim, ama bunu yapmalıydım. Onu benim eski evime götürdüm, özlemiştim orayı.Yiğit'i koltuğa oturtup, Mugaddes'i aradım.

"Hazır mı?"

"Her şey hazır, meydandaki otoparka gel."

Dedim ve telefonu kapattım. Yiğit henüz uyanmamıştı, iyi ki uyanmamıştı. Ona yapacağım açıklama çok acımasızca ve can yakıcı olacaktı çünkü. Çantamı ve silahı alıp otoparka gittim. Mugaddes beni şaşırtmamış ve tam kadro gelmişti yine. Arabadan topladığım kanıtları aldım ve inip ona doğru yaklaştım.

"Akıllı bir kızsın Rüzgar. Yıllar önce babana da akıllı birine benzediğini söylemiştim, ama ne yazık yanılmışım."

"Kanıtlar burda.Kopyası yok!"

CEPÇİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin