RÜZGAR'IN AĞZINDAN...
Bir şeyi yapman gerekiyorsa, yaparsın. Olması gerekiyorsa olur, birini tanıman kaderinde varsa tanırsın. Metroya binmek için istasyona gidiyordum. Merdivenlerde telefonumu çorbacı da unuttuğumu fark ettim. Kendi kendime söylenerek geri dönerken çarpıştığım kızı gördüm, güneş gözlükleriyle, ayakkabısının eşini giymiş, otobüs durağında oturuyordu. Önünden geçip gitmeyi planlıyordum, ta ki önünden geçerken hıçkırık sesleri duyana kadar. Baktığımda o çirkef kız güneş gözlüklerinin altından gözyaşlarını siliyordu. Kafamı önüme çevirdim, yoluma devam etmek istedim. Omuzlarım her türlü sorumluluğu kaldırmaya hazırmış gibi beni ona itiyordu. Geri dönüp yanına gittim, topuklu ayakkabısına hafifçe bir tekme attım. Kafasını kaldırdı, mızıldayan çocuklar gibi konuşmaya başladı.
"Ne! Ne istiyorsun?!"
Cebimden çıkardığım peçeteyi ona uzattım. Hala ağlıyordu.
"İstemiyorum! Git başımdan!"
"İyi be iyilik de yaramıyor!"
"Senden iyilik isteyen oldu mu! Kendi işine bak!"
"Bende kabahat! Gidiyorum ben ne halin varsa gör!"
Dedim ve bir kaç adım ilerledim. Sonra bir genç topluluğunun sesini duydum arkamda.
"Ezgi Vural değil mi o?"
"Aaa evet, o vallahi!"
"Kızlar duyduğuma göre çok görgüsüz biriymiş, bizim okulda Sibel var ya bunu alışverişte görmüş, mağaza görevlilerini hep rencide etmiş, herkesin içinde rezil etmiş."
"Gidelim bakalım yanına, görgüsüz mü değil mi anlarız."
Uzaktan onları izliyordum. Durakta oturan kızın yanına gittiler. Ne yani ünlümüymüş o? Ondan böyle demek ki. Onlara doğru döndüm. Gençler bir anda kızın etrafını sardılar ve her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Gençlerin çoğu kızdı ve lise öğrencisiydi. Soluklanmadan soru sormaya başlamışlardı.
"Saçların ne renk senin?"
"Kaç tane sevgilin oldu?"
"Ayakkabılarının fiyatı ne?"
"Çantanda neler var?"
"Niye soruyosun ki kızım aç da bakalım neler varmış."
"Kolyen güzelmiş sende bundan çok vardır bu da benim olsun."
Durakta oturan kızın boynundaki kolyeye asıldı. Ezgi dedikleri kız , liseli öğrencinin elini sertçe tuttu ve kolyesini elbisesinin içine soktu. Elini tuttuğu kız bağırmaya başladı.
"Kızlar yardım edin, bu aptal canımı yakıyor!"
Bunun üzerine kızlar Ezgi'nin saçlarını yolmaya ve hırpalamaya başlamışlardı. Daha fazla izleyemezdim. Kızların yanına gittim.
"Hey hey! Noluyoruz! Arpanız fazla geldi herhalde sizin!"
Hepsi bir an durdular Ezgi yerdeydi, burnu kanıyordu. Kızların içinden en uzun boylu ve iri yarı olanı bana doğru bir adım attı ve alem buysa kral benim edasıyla konuşmaya başladı.
"Sen kimsin be! Kendi işine bak! Yoksa..."
"Yoksa ne? Banada mı saldırırsınız?"
Ukala bir tavırla kafamı salladım istemsizce gülümsüyordum.
"Sana saldırmaya bile gerek yok! Üflesem uçarsın!"
"Üfle bakalım.Şöyle kuvvetli bir nefesle..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEPÇİ (Tamamlandı)
Action"Tutun şunu! Kaçıyor! Mücevherlerim... Seni soysuz hırsız!" "Ben 2015'in Robin Hood'uyum.Yaptığım hırsızlık değil..."