Zeynep meraklı gözlerle Çağrı'ya bakıyor, babasıyla neler konuştuğunu bir an önce ona anlatmasını bekliyordu.
-Önder hoca ne söyledi de canın sıkıldı bu kadar?
Çağrı Zeynep'in sorusuyla ona doğru döndü. Ne cevap vereceğinden pek de emin değildi ama Zeynep'in de konuşulanları öğrenmek için meraklandığı belli oluyordu.
-Babamın Almanya'da olduğunu söylemiştim.
-Evet, hatta bende nedenini sormuştum sana sen de sonra anlatırım dedin.
-Oradaki bir takıma koçluk yapması için teklif geldi babama birkaç gün önce. Başta direkt reddetmişti ama sonra değerlendirmeye karar verdi. İki gün önce gitti, şartları orada yüz yüze konuşmak görüşmek için. İşte az önce de aradı...teklifi kabul etmiş sanırım.
Zeynep gözlerini kısarak Çağrı'ya bakıp omzuna hafifçe vurdu.
-Of Çağrı ben de bir şey oldu sandım ya! E ne güzel bir fırsat işte baban için. Neye canın sıkıldı ki bu kadar?
Çağrı ise Zeynep'in söylediğine gülümseyerek karşılık verdi. Babasının onu da Almanya'ya temelli olarak gelmesini istediğini bilse sevgilisi hala aynı fikirde olur muydu acaba? Bu konuyu açtığı anda Zeynep'in de heyecanının yerini üzüntüye bırakacağına emindi. İkisi de bugün yeterince üzülmüş, kotayı doldurmuştu. Çağrı şu an bu konuyu konuşmak istemiyordu. Hem henüz ne yapacağını kendisi de bilmiyor, düşünmekten de ısrarla kaçınıyordu.
Kafasındakileri kovarak konuyu kapatmaya çalıştı.
-Doğru diyorsun güzel bir fırsat. Ben sadece-
-Babanla ayrı kalma fikri hoşuna gitmedi değil mi? Yani sen de haklısın aslında, Önder hoca hem çok iyi bir insan hem de çok iyi bir baba, dedi durgun bir şekilde. Genç kızın içinde bir türlü dolduramadığı boşluğun verdiği bir sızı vardı cümlesinde.
-Ben olsam ben de istemezdim uzak kalmayı... Ama merak etme o ne yapar ne eder bir şekilde yanında olur, dedi teselli verircesine.
Çağrı ise hiçbir şey söyleyemiyordu. Babası yanında olurdu olmasına ama bu sefer de onun sol yanında bir eksiklik olacaktı. Üstelik bu eksikliği hiç kimse ve hiçbir şey dolduramazdı, biliyordu.
-Neyse belki de kararından vazgeçer.
Öylesine söylediği bu cümlenin gerçekleşmesini çok istiyordu Çağrı. Hayatındaki en değerli iki insan arasında bir seçim yapmak istediği son şeydi.
Birkaç gün sonra
Başına kadar çektiği yorgan üzerinden kaldırıldığında söylenerek gözlerini araladı Çağrı. Karşısında babasını görmesiyle birlikte yattığı yerden hızlıca doğrularak babasına sarıldı. Sonrasında geri çekilip yüzüne baktı. Her zaman dimdik gördüğü adamın omuzları çökük, göz altları ise uykusuz kaldığını belli edercesine şişmişti. Babasını böyle görmek Çağrı'nın az önceki sevincini ve heyecanını alıp götürmüş yerini üzüntüye bırakmıştı.
-Dönmüşsün nihayet, ne zaman geldin?
-Birkaç saat oldu, dedi tekdüze bir sesle.
-Temelli döndün baba, değil mi?
Çağrı'nın umutla sorduğu sorunun cevabı Önder'in suskunluğunda gizliydi. İstemediği bir cevabı almış olmasının verdiği hayal kırıklığıyla omuzları düştü ve babasıyla olan göz temasını kesti.
Önder, oğlunun omzunu sıvazlayarak:
-Biraz konuşalım mı Çağrı?
Konuşmak istemiyordu. Tek istediği babasının iyi olması ve yanında olmasıydı. Ama yine de bir şeylerden kaçarak zihninin içinde dönüp duran o girdaptan kurtulamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarası Saklı | ZeyÇağ
Teen FictionGenç kızın küçük,narin ellerini kendi avuçları arasına aldı. Başparmağıyla bileğindeki izleri okşadı silmek istercesine. Sanki yarası hâlâ tazeymiş gibi, canı acımasın diye usulca dudaklarına götürdü naif bir öpücük bırakarak. "Özür dilerim güzelim"...