-Aynı şey değil Çağrı, benim sana olan güvenimi kıran
o geceyle ilgili olanlar... Ama senin güvenmediğin şey ise sana olan sevgim. O yüzden ikisini sakın bir tutma.-Tamam Zeynep,dedi Çağrı bıkkınlıkla.
-En çok sen üzülüyorsun,en çok sen seviyorsun,en çok sen acı çekiyorsun, sen bunları yaşarken benim yaşadıklarımın da hissettiklerimin de bir anlamı yok. Asla bir tutmayacağım seni kendimle tamam.
Zeynep bir şey söyleyecek gibi oldu ama son anda vazgeçti. Daha fazla tartışacak gücü yoktu artık. O kadar kırılmıştı ki Çağrıya. Bir şeylerin telafi edilebilmesi için her seferinde ona bir şans veriyordu. Ama Çağrı o şansı değerlendirmek yerine Zeynep'i kırıp dökmekten başka bir şey yapmıyordu.
Resmen sevgisinin yalan olduğunu söylemişti gözlerinin içine baka baka. O kadar ağrına gitmişti ki. Babasının onları terk edişinden sonra kimseye güvenmemiş,kardeşim dediği çocukluk arkadaşları dışında da hiç kimseyi sevmemişti bu zamana kadar.
Sevmeyi Çağrıyla öğrenmişti o. Zaman zaman bocalamıştı belki ama yine de elinden geleni yaptığını düşünüyordu Zeynep. Ama bunların göz ardı edilmesi o kadar canını yakmıştı ki, o his boğazına bir yumru olup oturmuştu adeta.-Camdan dışarıdakilere doğru seslen de,çıkarsınlar bizi buradan. Ders beden zaten, elbet birisi görür,dedi Zeynep Çağrıya bakamayarak. Sesi zar zor çıkmıştı.
Çağrı da ağır adımlarla pencereye doğru gitti. Ama dışarıda sınıftan kimse gözükmüyordu. Hatta bırak sınıfı ,okuldan herhangi birisi de etrafta yoktu.
-Kimse yok etrafta.
-Nasıl ya?
Zeynep de diğer taraftaki pencereye doğru gitti. Gerçekten de dışarıda hiç kimse yoktu. Duvardaki saate ilişti gözü. Son dersleri zaten bedendi ve ders biteli yarım saati geçmişti.
-Burada unutulduk yani,harika gerçekten!
-Elbet gelir birisi merak etme,dedi Çağrı ve arka sıralardan birine oturdu. Normalde olsa bu duruma sevinir hatta bunu belli etmekten de kaçınmazdı. Ama düşündüğü son şeylerden sonra sevinecek hali kalmamıştı. İlk defa Zeynep'le aynı ortamda olma fikri onun canını sıkmıştı.
Zeynep'te eski yerine tekrardan oturdu ve beklemeye başladı. Huzursuzluk çıkarmanın anlamı yoktu. Eninde sonunda birisi gelecekti. O zamana kadar beklemekten başka şansı yoktu. Bir süre ikisi de öylece oturdular. Son konuşmalarının etkisi hâlâ üzerlerindeydi. O yüzden tekrar konuşmaya korktular. Belki de tekrar kırmaktan ve kırılmaktan.
Çağrı camdan dışarıya doğru bakıyordu. Sonrasında gözü bir noktaya takıldı ve oradaki bir anısı canlandı aklında. Hatırladığı şeyle hafifçe gülümsedi.
- Vefa haklıymış,dedi Çağrı kendi kendine.
Vefa'nın ölümünden 1 gün önce
-Tamam Vefa,sakin ol oğlum. Alt tarafı kıza beraber konsere gidelim mi diye soracaksın o kadar. En kötü ne olabilir ki?
Vefa okulun bahçesinde kendi kendine dolaşıyor bir yandan da Hazal'la yapacağı konuşmayı tekrarlıyordu. O sırada arkasından gelen Çağrı'dan habersizdi.
-En kötü reddedilirsin . Ama Hazal'ın seni reddetmesi de bana pek kötü bir şeymiş gibi gelmedi. Hatta aksine şükür sebebi bence senin için,dedi Çağrı gülerek.
-Deme öyle ya,ben çok seviyorum onu biliyorsun.
-Biliyorum be oğlum, ama Hazal işte... Onun için sevilmek ya da sevmek önemli değil ki. Maddi şeylere düşkün o. Napolyon bile onun kadar 'para' dememiştir lan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarası Saklı | ZeyÇağ
Ficção AdolescenteGenç kızın küçük,narin ellerini kendi avuçları arasına aldı. Başparmağıyla bileğindeki izleri okşadı silmek istercesine. Sanki yarası hâlâ tazeymiş gibi, canı acımasın diye usulca dudaklarına götürdü naif bir öpücük bırakarak. "Özür dilerim güzelim"...