-Partiye bu suratla mı gideceksin gerçekten Zeyno?
-Ne varmış suratımda,dedi Zeynep huysuz bir şekilde.
-Git bir aynaya bak istersen,eğlenmeye değil de cenazeye gidiyorsun sanki kızım!
Cenaze kelimesini duymasıyla birlikte içine bir şeyin oturduğunu hissetti Zeynep. Hiçbir zaman aklından çıkmayan Vefayı hatırlamıştı bir kez daha. Bazen en ufak bir gülümsemesi bile Vefa'ya ihanet ediyormuş gibi hissettiriyordu Zeynep'e. Ama biliyordu ki Vefa hayatta olsaydı, Zeynep'in mutluluğunu isterdi. Güzel gülüşlüm diye seslenirdi kendisine hep.
Zeynep bunu hatırlayarak gülümsedi zor da olsa. Eskisi kadar güzel miydi peki gülüşü,sanmıyordu.
Dışarıdan gelen korna sesiyle birlikte çantasını alıp çıktı. Duru ve Sinan arabada onu bekliyordu. Ali ise parti organizasyonuna yardım etmek için Cemrenin yanına gitmişti erkenden.
Arka koltuğa yerleşip kafasını cama yasladı. Parti konusuna anlık bir hisle atlamış ama sonrasında pişman olmuştu. Henüz bir şeyleri affedememişken, iyileştiğini hissedememişken orada nasıl eğlenecekti bilmiyordu. Üstelik Çağrıyı görmek de ona iyi gelmeyecekti. Sıkıntıyla iç çekti. Bir köşede oturup etrafı izlerdi en kötü.
Yaklaşık bir buçuk saat sonra partinin yapılacağı yere geldiler. Cemre ve Ali el ele ikisini karşıladı. Zeynep ise Cemrenin yanında durmak istemiyordu. O gün yaptığı saçmalığı unutmamıştı hâlâ. Hızla parti alanına doğru ilerledi. Büyük bir havuzun etrafında kurulu masalardan birine doğru gitti. İstemsizce gözleri Çağrıyı aramıştı. Henüz gelmemişti belli ki. Tek gelmeyen Çağrı değildi tabii,Hazal da ortalarda yoktu. Beraber geleceklerdi muhtemelen. Zeynep bu düşünceyle gözlerini devirdi. Hazal'ı sevmiyordu, Çağrının yanındayken daha da çok sevmiyordu hatta.
Kısa bir süre sonra Çağrı Ege ve Hazal da gelmişti. Çağrının da Zeynep'ten pek bir farkı yoktu. Hâlâ içinde bir yerlerde,nasıl bir akıl tutulması yaşadım da buraya geldim sorgusunu yapıyordu. Gözleri Zeynep'in olduğu masayı buldu direkt. Baştan aşağı süzdü genç kızı. Siyah mini elbisesiyle yine çok güzel gözüküyordu. Saçlarını fark edince kaşları çatılmıştı istemsizce. Düzleştirmiş olmalıydı. Çağrı Zeynep'in her halini çok seviyordu ama kıvırcık saçları ona dair en büyük zaafıydı şüphesiz. O yüzden böyle görmek garip gelmişti.
Hazal da Zeynep'i görmesiyle birlikte yüzüne samimiyetten uzak bir gülümseme yerleştirdi ve eliyle orayı işaret ederek Çağrı ve Ege'ye doğru döndü.
-Aa kıyamam ya! Zeyno yalnız kalmış orada hadi gidelim yanına.
Çağrının koluna girerek o tarafa doğru gitti. Çağrı ise daha ne olduğunu anlamadan Zeynep'in karşısında bulmuştu kendisini.
-Ay hello! Nasılsın Zeynocum iyi misin?
-Siz gelene kadar gayet iyiydim aslında,dedi Zeynep memnuniyetsizliğini belli etmekten kaçınmayarak. Bir yandan da gözleri Hazal'ın Çağrının kolunu sımsıkı kavradığı elindeydi. Çağrı da bunu fark edip geç de olsa hafifçe uzaklaştı Hazal'ın yanından. Hazal bozuntuya vermeyerek tekrardan Çağrının koluna girdi.
Ege ise pek de hoş olmayan bakışlarla Zeynep'i inceliyordu.-Zeynep,bu sen misin gerçekten ya!
-Gerizekalı,dedi Çağrı kendi kendine. Bu çocuğun ayarı yoktu gerçekten.
-Başka birisine mi benziyorum,dedi Zeynep sinirini bastırmak istercesine gülümseyerek.
-Yok yani,çok güzel olmuşsun anlamında dedim ben.
-Hm,anladım sağol da... etrafta bir sürü boş masa var siz onlardan birine mi geçseniz acaba?
-Aa aşk olsun ama hem biz yalnız kalma diye geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarası Saklı | ZeyÇağ
Roman pour AdolescentsGenç kızın küçük,narin ellerini kendi avuçları arasına aldı. Başparmağıyla bileğindeki izleri okşadı silmek istercesine. Sanki yarası hâlâ tazeymiş gibi, canı acımasın diye usulca dudaklarına götürdü naif bir öpücük bırakarak. "Özür dilerim güzelim"...