Zeynep'ten:
Elimde tuttuğum kahve bardağından Çağrı'nın ısrarcı bakışları üzerimde dolandığı için bir yudum daha aldım. Evine geldiğimizden beri bana normalde gösterdiği ilgiden daha fazlasını gösteriyor, resmen etrafımda dönüyordu. Neden böyle davrandığının farkındaydım, istediği tek şey bana kendimi daha iyi hissettirmekti, biliyordum. Yine de alışık olmadığım bir durum olduğu için bazen ister istemez sıkılıyordum bu ilgiden. Hatta Çağrı değil bir başkası olsa şu an muhtemelen söylenir dururdum ama gözlerimin içine öyle bir bakışı vardı ki kıyamıyordum.
-Bir şeyler hazırlayayım mı? Acıkmışsındır belki, diye sordu bir kez daha. İstemediğimi söyleyerek kafamı olumsuz anlamda salladım. Ama hala ısrar etmeye devam ediyordu.
-Evde de durmamışsın zaten Zeyno, okulda yediklerinle duruyorsun. İnat etme işte hazırlayayım bir şeyler.
-Çağrı istemiyorum dedim ya ısrar edip durmasana, dedim bıkkınlıkla. Tavrıma gücenmiş olacak ki benimle kurduğu göz temasını keserek kollarını önüne bağladı, kafasını arkaya yaslayıp derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Böyle davrandığım için kendimi kötü hissetmiştim. Evet, benim için oldukça zor bir gündü ama bu zorluğu tek başıma yaşamamıştım, o da yanımda olmuştu. Yıllardır yaşadığım bu gerçeği o bir gecede öğrenmişti, benim kadar o da yorulmuştu şüphesiz ki. Ama o durup dinlenmek yerine hala benim için çabalayıp duruyordu, farkındaydım. Bazen ona karşı hak etmediği şekilde davranıyordum ve bu da o anlardan biriydi.
Sıkıntıyla iç çekerek oturduğu koltuğa gidip kafamı omzuna yasladım.
-Özür dilerim.
-Sorun değil, dedi anlayışla. Bir kez daha alttan alıyor, tepki vermek bir yana dursun anlayışla karşılıyordu. Böyle yaptıkça kendimi daha kötü hissediyordum.
-Sadece bunun için değil... bazen sana haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Hatta düşünmek değil öyle davranıyorum, farkındayım. Ama bilerek değil gerçekten. Üzülmene sebep olacak hiçbir şey yapmak istemiyorum dikkat de etmeye çalışıyorum ama başaramıyorum sanırım, dedim art arda.
Yüzündeki ifadeden anladığım kadarıyla Çağrı bunları duymayı beklemiyordu benden. Şaşkın bakışları yüzümde dolanıp duruyordu. Anlam verememekte oldukça haklıydı çünkü bazen ben bile kendime anlam veremiyordum.
-Zeyno, sorun değil gerçekten. Bunlar için canını sıkmana değmez ki.
-Seni üzen ya da kıran herhangi bir şey 'canımı sıkmam' için gayet yeterli bir sebep.
-Ya öyle mi?
Sesindeki tınıdan gülümsediğini anlamıştım. Kafamı omzundan kaldırıp oturduğum yerde doğruldum. Onun gülümsemesine karşılık vererek:
-Öyle tabii, hep öyleydi.
-Ama senden ilk defa duyuyorum bunu.
Yüzümdeki gülümseme donmuştu birden. Gerçekten de içimden geçirip de söyleyemediğim birçok şey vardı ona karşı. Kelimelerle aramın pek iyi olmadığı bir gerçekti aslında. Ben de hep bir şeyler çizerek ifade etmeye çalışırdım kendimi. Ama sanırım bazen kağıt kalemden daha fazlası gerekiyordu.
-Benden duymadığın daha çok şey var, dedim samimi bir itirafla.
-Neymiş peki onlar?
-O kadar çok ki aralarından seçmesi zor oluyor, dedim kaçamak bir cevap vererek.
-Hep oyunbozanlık yapıyorsun, bak işte bu sefer kırıldım, dedi işaret parmağıyla burnuma hafifçe dokunarak. Kafasını hafifçe yana yatırarak bana bakmaya devam etti. Sinan'ın dediği gelmişti aklıma, gerçekten de kedi gibi bakıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarası Saklı | ZeyÇağ
Roman pour AdolescentsGenç kızın küçük,narin ellerini kendi avuçları arasına aldı. Başparmağıyla bileğindeki izleri okşadı silmek istercesine. Sanki yarası hâlâ tazeymiş gibi, canı acımasın diye usulca dudaklarına götürdü naif bir öpücük bırakarak. "Özür dilerim güzelim"...