1

1.6K 118 80
                                    

Harry, dışarıdaydı. Bahçede geziniyordu. Saat sabahın erken saatleriydi. Dün akşam Seamus Finnigan ile yaşadığı tartışma sebebiyle sinirleri bozuktu hala. Gerçi, zaten ne zaman bozuk değildi ki? Son zamanlarda oldukça öfkeli, hırslı bir ruh halinde olduğunun farkındaydı. Ancak bu gayet normal değil miydi ki?

Onun yaşadıklarını yaşayan birisi zaten çoktan delirmiş olurdu. Cedric Diggory'nin ölümüne tanık olmak onun zaten yeterince kafayı yemesine yeterdi. Voldemort'un dönmüş olması ve kimsenin ona inanmaması ise başlı başına bir çıldırma sebebiydi. Peki ya o. Onun Hogwarts'ta olması, üstüne üstlük Quidditch Profesörü olması... Harry kendini kaybetmemek için, öfkesine yenilip Ona saldırmamak için kendini çok zor tutuyordu.

Eh, hepsinin üstüne bir de o aptal, pembe kılıklı kurbağa turşusu vardı. Harry onun yüzünü bile gördüğünde dellendiğini hissediyordu. Aptal kadın! Onları eğitmiyordu bile! Tek yaptığı laf salatasından ibaret kitabı okutmaktı. Harry o kadınla tanıştığından beri pembe renginden tiksinir olmuştu. Nefret ediyordu ondan.

Keşke gelmeseydim diyecek seviyeye geliyordu bazen. Keşke bu sene Hogwarts'a gelmeseydi. Babasıyla evinde oturma şansı olsaydı keşke. Ama böyle bir şey mümkün değildi. Bunu Harry de biliyordu, babası da.

Babasından söz etmişken, Harry o konuda hala şaşkındı. Yani... Dört yıl... Dört yıl geçtiği halde hala şaşkındı.

Sirius Black, Harry'i evlat edineli dört yıl olmuştu. Tüm Büyücülük Dünyası bu haber ile kelimenin tam manasıyla şok yaşamıştı. Çünkü hiç kimse Harry'nin Hogwarts'tan önceki hayatını nerede geçirdiğini sorgulamamıştı. Kimse annesini kaybetmiş çocuğun nereye gittiğini düşünmemişti. Herkes sadece Harry'nin Voldemort'un yok olmasına sebep oluşunu kutlamakla meşguldü.

O kısmı düşünmek Harry'i iyice sinirlendirdi. Herkes Harry'nin Voldemort'u yok ettiğini düşünürken onu bir kahraman olaak görüyordu. Şimdi aynı Harry, Voldemort'un döndüğünü ve önlem alınması gerektiğini söylüyordu; ancak ilgi manyağı, deli, psikopat, aptal, salak olarak anılmaya başlanmıştı. Daha bir yıl önce, herkes ona destek çıkmıyor muydu? Peter Pettegrew'in yakalatılmasıyla herkes Harry'i desteklememiş miydi?

Harry rüzgarın yüzüne çarptığını hissederken çığlık atmaya başlayan düşüncelerini susturmaya çalıştı. Ne var ki başarısız oluyordu. Daha da kötüsü yara izi sızlamaya başlamıştı. Zorlukla ilerleyerek bir ağacın altına çökmeyi başardı. Ellerini yara izine bastırdı.

Bazen, dünyaya gelmeseydi her şeyin ne kadar kolay olacağını düşünüyordu. Annesi ölmezdi, o ondan nefret etmezdi.

Harry bir yetimhanede büyümezdi...

∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞

Ron, kalktığında sakince gerindi. Kafasını kaldırıp duvardaki saate baktığında derse bir saat kaldığını gördü. Harry'nin yatağına baktı ve boş olduğunu fark etti. Derin bir iç çekti. Harry yine erkenden kalkmış ve çıkmıştı anlaşılan. Ron dostu için üzülüyor ve endişeleniyordu. Onun neler yaşadığını tam anlamıyla bilen çok az kişiden biriydi Ron. Tüm Büyücüler biliyordu Harry'nin asıl soyadını, yaşananları... Ancak tam ayrıntıya sahip çok az kişi vardı. Ron, Hermione, Dumbledore, Severus Snape, Sirius ve Remus.

Ve elbette o.

Ron nefret ediyordu ondan. Hem acıyordu hem nefret ediyordu. Dostunun tüm o acıları yaşama sebebiydi. Onun adını ağzına almazdı hiçbiri. Harry ondan ne kadar nefret ettiğini ve tiksindiğini açıkça belirtmişti. Ron da Hermione de onun ismini anmayı, Harry'e hakaret ve ihanet olarak görürlerdi. Ancak profesör olarak Hogwarts'a geldiğinden beri bu zorlaşmıştı. Ron o günü hatırlıyordu. Beş hafta geçmişti ama saniye saniye aklındaydı.

Guests From The FutureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin