"Yüce Merlin! Çok yakışıklıyım ya! Mümkün olsa kendime yürürdüm." derken aynadan kendine göz kırpmıştı.
"Kesinlikle senin oğlun Pati." diyen Remus James ve Peter'ın sırıtmasına sebep olurken, Sirius kahkaha attı. Aslında içten içe neredeyse ağlayacaktı. Gryffindor gururu için kendini susturuyordu. Bir oğlu vardı. Hem de mükemmel bir oğul...
Çapulcular, Arthur ve Severus, Büyük Salon'a giderlerken gelecekten gelen misafirler odada kaldılar .
Ron kolunu Harry'nin omzuna attı. Diğer kimse bilmese de Ron ve Hermione biliyordu ki, aralarında en zor durumu yaşayan kişi Harry'di. Harry de Ron'a tek kolunu attı ve iki dost oturdular. Sonra Harry Profesör Dumbledore'a sordu.
"Seçmen Şapka'yı alabilir miyim? Snape'in Gryffindor olması konusunu konuşmam gerekiyor."
"Ne yazık ki seçimler dışında onunla konuşmanın kolay olduğunu sanmıyorum oğlum. Elbette konuşabilirsin ancak sıkıntı çıkarmak yerine ilk senin seçimini yapalım, o sırada konuş."
"Nasıl isterseniz Profesör."
Yaklaşık on beş ila yirmi dakika sonrasında Dumbledore şölene katılmak üzere ayaklanırken, müdür yardımcısı görevindeki Minerva McGonnagal'ı çağırdı.
"Lütfen yeni öğrencileri seçim töreni için Salon'a getir Minerva."
"Elbette Albus." diyerek onayladı. Müdür çıktığında Minerva yeni öğrencileri incelemeye başladı. Karışık siyah saçlı olan, belirgin şekilde Sirius Black'e benziyordu. Oldukça sakin ve rahat duruyordu. Profesyonel bir oturuşu vardı. Sanki hiçbir şey umrunda değilmiş gibi duruyordu. Gözlerine geldiğinde şaşırdı Minerva. Rahat duruşunun aksine zümrüt yeşili gözleri beklenmedik derecede oldukça keskindi ve kendisine odaklanmıştı.
Minerva diğerlerine geçti. Kalan üç kişi tamamen gergin ve stresliydi. Bunu oturuşlarına, hareketlerine de yansıtmışlardı. Kızıl olan bir Weasley'in tüm özelliklerini taşıyorken, siyah saçlı kızın da Severus Snape'e benzediğini düşündü.
"İsimleriniz nedir?"
"Hermione Granger." Demek muggle doğumluydu, ya da melez miydi?
"Muggle doğumluyum." diye ekledi Hermione. Bundan utanmıyor aksine gurur duyuyordu. O bir büyücüydü. Yetenekli genç bir cadıydı ve bununla gurur duyuyordu."Vanessa Lina Prince. Severus Snape'in kuzeniyim."
"Ronald Weasley, Arthur Weasley ile akrabaymışız ancak Weasley ailesi çok geniş. Daha önce görüşmedik. Yine de burada bir akrabam olmasından memnunum."
"Harry Black. Sirius Black'in kuzeniyim." dedi sadece Harry ise. Ron'un anlatımından memnundu çünkü Arthur Weasley'i tanımadığını söylemişti. Aslında, durumları çok göze batıyordu ve inanılmaz saçmaydı.
Aniden, Hogwarts'ta okuyan üç birbiriyle alakasız kişinin uzaktan kuzenleri nakil geliyordu. Üçü de İlvermorny'de okuyorlardı ve arkadaşlardı. Üstelik bunlardan biri Black hanesine aitti ve okulda Sirius dışında başka dört Black daha vardı. Eğer araştırmak ve gerçekten o aileye ait olup olmadığını öğrenmek isterlerse, Harry'nin yalanı açığa çıkardı.
Aslında çok büyük bir tehlike içindelerdi ve her an batabilirlerdi.
Harry bu duruma karşı ne mi hissediyordu?
Sadece sakin ve rahat gözüküyor olabilirdi, ancak şuan kırk tilki dolaştırıyordu kafasında. Yakalanırlarsa ne yapacaklarını, nasıl döneceklerini, zaman döndürücü bulabileceği yerleri, eğer bulamazlarsa ne yapacaklarını, her ince ayrıntıyı hesaplamakla meşguldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guests From The Future
FanfictionGelecekten gelen misafirler... Harry Black, Vanessa Snape, Ron Weasley ve Hermione Granger... Bir kaza sonucu geçmişe, kendi ailelerinin dönemine gidiyorlar. Kendi zamanlarına dönebilmek için çabalarken, geleceği büyük ölçüde değiştirecek hareketler...