2

1.3K 104 93
                                    

Severus aslında biliyordu. Harry'nin ne kadar acımasızlaşabileceğini biliyordu. Sirius Black masumluğu kanıtlanıp Azkaban'dan çıkar çıkmaz Harry Potter'ı vasiyetini almıştı vaftiz babası olarak.

"Vanessa! Bugün Filch ile cezalı olan tek kişiler onlar değil hatırlarsan!" Vanessa Lina Snape, Pansy'nin hatırlattığı gerçekle beraber sıkıntıyla ofladı. Doğruydu. Black ile ettiği kavgalardan birinde ikisi de ileriye gidip asalarına başvurunca Black o gün cezalandırılırken, Vanessa o gün Quidditch antrenmanı olduğu için güç bela ikna ederek cezasını bugüne aldırmıştı. Ancak anlaşılan o cezayı Black ile çekmekten kurtulamayacaktı. Hatta üstüne Granger ve Weasley de eklenmişti.

Draco Granger'a her bulanık dediğinde Vanessa sinirleniyordu. Kendisinin annesi de bir muggle idi. Ancak kendisini terk ettiği zaman babası ona gayet iyi bakmıştı. Her zaman annesinden nefret etmemesini istemişti babası. Vanessa da bu isteğe uymuştu. Ondan nefret etmiyordu. Ancak hiç umrunda da değildi. Kendisini terk etmiş ve bir yıl sonra da ölmüş o kadını umursamıyordu ancak saygı duyuyordu. Tüm zor şartlara rağmen bebeği aldırmamış, doğurmakta kararlı kalmıştı. Ancak doğduktan sonra daha fazla dayanamamış, bebeği Severus'a bırakıp bir mektup bile yazmadan ortadan kaybolmuştu. Bir yıl sonra da bir trafik kazasında öldüğünü öğrenmişti Severus.

Vanessa aklının dağılmasıyla kendini silkeledi. Zihinsel  olarak ana konnuya dönüş yaptı.

O gece cezası vardı.

Filch'in odasında.

Altın Üçlü ile.

"Draco, Pansy, ceza alamaz mısınız? Beni o üçüyle yalnız bırakamazsınız."

Draco ve Pansy bakışıp pis pis sırıttılar.

"Hayır, sevgili kardeşim. O cezayı sen aldın. Çekeceksin." dedi Draco. Vanessa ona kötü kötü baktı ve simsiyah saçlarını omzunun arkasına attı.

Adeta bitmek bilmeyen derslerin sonunda Altın Üçlü, Gryffindor Ortak Salonu'na çekildiler. Ron bir dergi okurken ve Hermione iksir ödevi için bir kitabı incelerken, Harry de kanepeye çöktü ve başını arkaya attı. Gözleri şöminedeki çıtır çıtır yanan ateşe daldı. Ceza saatine dek ortak salonda kalma kararı almıştı üçlü.

Harry bilincinin yavaşça kaydığını hissederken oturduğu rahat kırmızı koltukta gittikçe mayışıyordu.

'Lütfen vurma artık! Lütfen...'

Sırtına inen kemer kaçıncıydı bilmiyordu ama artık kan kaybından ve acıdan başı dönmeye başlamıştı.

'Kes sesini aptal velet! Siz! Hepiniz! Aptal! Veletlersiniz! Sizi aileniz bile istememiş, buraya atmışken siz şımarıyorsunuz. Terbiyeli olmayı öğreneceksiniz. Öğreteceğim.'

Sırtına tekrar tekrar inen kemerle Harry sadece dudaklarını ısırdı ve inledi. Gözlerinden akan yaşları durdurmaya çalışmıyordu bile.

Derken görüntü değişti.

'Demek John ile kavga ettin öyle mi? Aç elini! AÇ!' Korkuyla irkilerek ellerini kaldırdı ve açtı. Pörtlek gözlü, şişman kadının, çekmecesine uzandığını görünce inledi.

'Lütfen yapmayın efendim. Sonra yazı yazamıyorum öğretmenim kızıyor lütfen...'

'Ne güzel kızıyorsa. Kızılmayı hak ediyorsun.' Pis pis gülerken elindeki tahta cetveli avcuna geçirdi sertçe. Harry ise sadece ağladı.

"HARRY! UYAN!"

İrkilerek kalktı ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ron başındaydı. Ortak Salon bomboştu, anlaşılan herkes yatmıştı. Hermione gözleri dolu dolu ona bakıyordu.

Guests From The FutureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin