Dumbledore aynı anda hem hiç şaşırmıyordu, hem de çok şaşırıyordu. Bunun mümkün olduğunu bile bilmiyorken, yüzünde milim oynamadan aynı kibar gülümsemesiyle şapkayı dinledi. Harry de dinliyordu ancak anılara dalmış gibiydi.
"En sonunda ise Slytherin ve Gryffindor arasında kaldım. Ben Slytherin'in uygun olacağını düşünürken, Bay Potter Gryffindor için ısrar etti ve oraya gitti."
"Potter mı?" derken gerçekten şaşırmıştı müdür. Harry ise adama şokla bakakaldı.
Harry donakaldığı bir saniyelik anı, müdürün ona bakmamasından yararlanarak sakladı. Şuanda o zayıflığı göstermeyecekti. Dumbledore'un gökyüzü gibi parlayan lacivert bakışlarının ona döndüğünü ve kaşlarının inceleyen bir şekilde kalktığını gördüğünde, hafif soğuk ve çok ciddi bir sesle konuştu.
"Black. Harry Black."
"Ah, şuan Harry Black olabilirsin, ancak o seçim yapıldığında henüz Harry James Potter'dın. Bundan kaçamazsın." Harry kaşlarını çatarken gerçekten ciddileşmişti. Müdürü tamamen bilmezden gelerek ayaklandı. Dumbledore'un onun söylediği her şeyi dikkatle dinlediğinin zaten farkındaydı. Onunla konuşmak için ona bakmaya gerek görmüyordu o an için. Bakmamak kesinlikle işleri daha da kolaylaştırırdı hem.
"Bak Seçmen, doğru, o an ismim Harry James Potter'dı ve ben asla bu gerçeği reddetmedim ya da kaçmadım. Ancak, o isim bana acı ve iğrenç anılar dışında hiçbir şey vermedi. Ben, Sirius Black'in oğlu olduğum andan itibaren, Harry Black olarak dönüştüm. Harry James Potter çok acı çekmiş, işkenceler görmüş, canı yakılmış, zayıf, insanlara güvenmeyen ve herkesten nefret eden, yapayalnız birisiydi. Ben Sirius Black'in oğlu olduğum anda o öldü. Yerine bambaşka birisi doğdu. Black ailesinin özelliklerini, görünüşünü, kişiliğini taşıyan, kendinden emin, özgüveni yüksek ve sevdiklerine tam sadakatle bağlı birisi doğdu. Anlıyor musun?"
Ancak şapka artık tekrar cansızlaşmıştı. Harry kendinden emin bir şekilde müdüre döndü. Az önce yaptığı konuşma konusunda kendisiyle gurur duyuyordu. Zümrüt yeşillerini lacivertlere dikti.
"Ben, bir Potter olmayı çok uzun zaman önce bıraktım Profesör Dumbledore. O isim bana acıdan başka bir şey kazandırmadı ve ben de o isimden nefret ediyorum. Benim gerçek adım o değil artık. Ben Sirius Black'in kanla ve büyüyle resmi olarak oğluyum ve bundan gurur duyuyorum. Harry Potter'ı unutun."
Gözleri hala konuşmamış olan müdürün gözlerindeyken, elini kaldırdı ve masadaki asasına doğrulttu avcunu. Sessiz ve asasız büyüsüyle asasını eline çağırırken konuştu.
"Benim adım Harry Black." Müdür bir eline gelen asaya bir zümrüt yeşili gözlere bakarken, o arkasını döndü. Kapıya doğru ilerledi. Çıkmak üzereyken duraksadı. Arkasını dönmeden, sadece kafasını yan tarafa çevirerek yan gözle ona baktı ve ciddi bir sesle konuştu.
"Bu küçük sırrın aramızda kalacağına inanıyor ve size güveniyorum Profesör Dumbledore. Güvenimi boşa çıkartmayın. Yapacağınızı sanmıyorum, bugüne dek beni hep desteklediniz ve size inancım da, güvenim de, sadakatim de sonsuzdur. Bundan emin olabilirsiniz. Ancak, uyarmam gerekiyor. Bu konu, aramızda kalsın." dedikten sonra önüne döndü.
O dokunmadığı halde kapı açıldı, Harry çıktı. Kapı tekrar kimse dokunmadan, Harry'nin arkasından kapandı. İçeride ise düşüncelere dalmış bir müdür bıraktı. Az önce neler olmuştu öyle...
Harry sessiz sakin koridorlarda yürürken, bir kez daha koridorda gezinen Profesör McGonnagal ile karşılaştı. Bu sefer ona sorgularcasına bakan kadına karşı sormaktan korkmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guests From The Future
FanfictionGelecekten gelen misafirler... Harry Black, Vanessa Snape, Ron Weasley ve Hermione Granger... Bir kaza sonucu geçmişe, kendi ailelerinin dönemine gidiyorlar. Kendi zamanlarına dönebilmek için çabalarken, geleceği büyük ölçüde değiştirecek hareketler...