24

802 92 27
                                    

"Gringotts'a gittik. Kan ve büyüyle evlat edindi. Bu sayede kanım, sihir çekirdeğim Black hanesine özgü şekilde değişti. Genlerim de öyle. Potter'a ait sadece saçlarım, Lily'e ait sadece gözlerim kaldı."

"Yani... Yetimhane gezisinden nefret etmen... O gün Profesör McGonnagal sana Potter diye aniden bağırınca panik atak geçirmen... Saçlarını değiştirmeyi bu kadar istemen... James sana Lily ile evlenip evlenmediğini sorunca ve sarılınca ona olan bakışın... Sirius sana evlendiği kişiyi her sorduğunda verdiğin kaçamak cevaplar... Merlin! Her şey ortadaymış! Tüm bunlar... Hem imkansız hem çok açık! Nasıl görmem, nasıl anlamam bir gariplik olduğunu? James... Nasıl yapar kendi oğlundan nasıl vazgeçer!"

"Haklı, sonuçta ben annemin katiliyim."

Remus duygusuz ve donuk bir ses tonuyla söylenen kısa cümleyi duyunca dondu. Ona döndü ve bakakaldı. Şimdi anlıyordu. Her şeyi şuan anlıyordu ve gözleri doluyordu.

"Hayır Harry, hayır. Sen annenin katili değilsin. Lily'i öldüren kişi Voldemort! Lily sadece seni korumuş! O annelik yapmış! Ölmesi senin suçun değil! Merlin... Merlin!"

Gerçekler genç adama çarpıyordu. Lily'nin ölümü, Sirius'un Azkaban'a gitmesi, James'in hepsinden ayrılıp yabancı ülkelere gitmesi, Harry'nin acılı çocukluğu... Hepsi genç adama çarpıyordu ve ağır geliyordu.

Harry ona baktı. Derin bir nefes çekti ve ona kollarını sardı. Remus kendisine sarılan kollar arasında, başını onun omzuna dayadı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Harry ise onun sırtını ve saçlarını okşarken kendi hıçkırıklarını tuttu ve tek ses çıkmasına izin vermedi. Gözyaşlarını sessizce döktü.

Uzun bir süre odada sadece Remus'un hıçkırıkları, nefes çekmesi ve iniltileri duyuldu. Sonunda Harry'den ayrıldığında tüm yüzü kızarmıştı. Gözlerinin altı morarmıştı. İki saat içinde çökmüş görünüyordu. Harry ise, gözleri kıpkırmızı olmuş kanlanmıştı ağlamaktan. Kendini tutmaktan adeta yanakları kızarmıştı. Ama her şeye rağmen güçlü gözüküyordu.

Remus elini onun yanağına dayadığında zümrüt yeşili gözler bir kez daha doldu.

"Seni orada yalnız bırakmışız... Bize kızdın mı?" diye titrek bir sesle sordu. Harry hatırladı. Aslında Sirius adında bir vaftiz babası, Remus adında bir amcası olduğunu öğrenmişti, Severus adında annesinin çok yakın bir dostu olduğunu öğrenmişti. Ailesinin bir sürü arkadaşı olduğu halde yapayalnız ve acılar içinde büyüdüğünü öğrendiğinde nasıl sinirlendiğini hatırladı. O gün Büyük Salon'da Profesör Dumbledore'un üstüne nasıl yürüdüğünü, Sirius'un onu nasıl durdurmaya çalıştığını hatırladı.

Harry'den çıkan ilk hıçkırıkla baraj kapıları açıldı ve fısıldadı.

"Özür dilerim... Özür dilerim... Hepinizden özür dilerim..." Remus, özürlerini mırıldanarak ağlayan Harry'e sıkıca sarıldı bir kez daha.

"Şşşt, özür dileme Harry. Hiçbiri senin suçun değildi. Hiçbir şey senin yüzünden olmadı...."

Odada beliren iki şişe Sakinleştirici İksiri aldı Harry biraz kendine gelince. Bir şişeyi Remus'a içirdi, bir şişeyi de kendisi içti. Onun da buna ihtiyacı vardı.

"Peki, James'e nasıl bu kadar sıcak ve güzel davranıyorsun? Onu nasıl sevebiliyorsun? Senin yerinde ben olsaydım şuan James'e bakmaya bile katlanamazdım." diye sordu Remus.

"Kendi zamanımdaki kişi Potter, ondan tüm benliğimle, tüm hücrelerimle nefret ediyorum."

Kesinkes cevap Remus'un ürpermesine sebep olsa da sonuna kadar hak veriyordu.

"Ama buradaki kişi James. O masum, tatlı bir çocuk. Çapulculuk ruhu ve ailesine, size sadakati gözlerinden okunan gerçek bir Gryffindor. İki kişi arasındaki farkı görmek bana yardım etti. Gelecekteki James Potter'dan nefret ediyorum. Ama buradaki kişi Çatalak ve onu seviyorum. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"

Remus anlıyordu ve hak veriyordu. Şuanki James gayet iyiydi ama gelecekteki James çok kötüydü. Harry için ikisi farklı insanlardı.

"Peki neden anlatırken annem değil de Lily diye hitap ettin?"

"Çünkü Lily senin arkadaşın. James de arkadaşın. Ben kalkıp Lily ve James evleniyor dedikten sonra Lily'e anne dersem ve Sirius'a baba dersem kafan karışacaktır. Şimdi olayları oturttuğumuza göre senin yanında Lily'den annem olarak bahsedebilirim."

BİR BUÇUK SAAT SONRA

"Ne kadar uzun sürdü bir şeyler içmeniz. Üstelik mutfağa gittik, yoktunuz." derken gözleri ikili arasında geziyordu Sirius'un.

"İhtiyaç Odası'ndaydık baba. Biraz keyif yaptık, saati kaçırmışız. Hem iki gün kaldı maça, fazladan antrenman yapmış oldunuz."

Remus rahatlıkla yalan söyleyen Harry'e baktı. Oradan ayrılmadan önce konuşmuşlardı. Bu James masumdu, suçlu değildi. Bu James bir Çapulcuydu. Bu James, Çatalaktı. Onun için animagus olan çocuk, şakalar peşinde koşan, Lily'i seven, muzip, cesur, sadık çocuktu. Ona tavır alamazdı. Hiçbir şey ima edemezdi. Bildiklerini açığa çıkaramazdı. Soru soracaksa Harry ile yalnız kalmaları gerekiyordu.

Remus gayet iyi anlamıştı. Şimdi sadece üstündeki şoku atlatmak için uzun, upuzun bir uykuya ihtiyacı vardı.

Sirius'a ilerledi. En azından Harry'e bir iyilik yapabilirdi.

"Sirius, Harry ile uyusana bu gece." diye fısıldadı kulağına. Bir yandan da çocuğun elindeki çizgi romanı okuyormuş gibi yapıyordu. Harry ise Ron ve Peter ile beraber kahkaha atarak, Sirius'a yaptığı şakayı anlatan James'i dinliyordu. Peter gülmekten kızarmıştı. Harry Ron'un sırtına vurarak kahkaha atarken nefessiz kalmıştı. Ron ise bir yandan gülmekten kızaran yanaklarını ovuşturuyor, bir yandan gülerken kendisini adeta döven arkadaşını savuşturmaya çalışıyordu. Harry ile Ron gülerken birbirini döven arkadaşlardandı.

"Nasıl yani Aylak?" diyen Sirius şaşırmıştı.

"Onunla uyu bu gece. Bunu çok istiyor ama sormaya utanıyor çünkü sen onun babası olsan bile on beş yaşındasın, rahatsız olacağını düşünüyor. On beş yaşındayken bu kadar ciddi bir baba gibi davranmak zorunda bırakmak istemiyor seni. Sorumluluk altındda hissetmeni istemiyor ama senin sıcaklığına ihtiyacı var Pati."

Sirius gittikleri yerin basit bir içecek molası olmadığını anladı ve başını salladı. Yakışıklı yüzünü güzel bir gülümseme süslüyordu.

İki üç saat boyunca ertesi gün Slytherinlere yapacakları bir şakayı planladılar. Gece sonunda hepsi çok yorgundu. Kimi fiziksel, kimi ruhsal. Yatakhaneye çıkıp giyindiler. James hepsine iyi geceler diledi ve yattı. Ardından Peter yattı. Remus da hepsine iyi geceler dileyip uzandıktan sonra Sirius Harry'e ilerledi. Çocuk yatağında uzanmış, KSKS hakkında ileri seviye bir kitap okuyordu.

"Hey, Harry?" diye fısıldadı Sirius.

"Evet baba?" diye fısıltıyla cevap verdi Harry.

"Bu gece beraber yatalım mı?" diye fısıldayan Sirius oğlunun tepkisini inceledi. Harry'nin önce gözleri büyüdü, sonra dönüp Remus'a baktı. Ardından tekrar ona döndüğünde güzel zümrütlerin yaşlarla parlaması Sirius'u baştan ayağa titretmişti. Olayı anlamamıştı ama Harry'i çok etkilediği açıktı.

"Çok isterim baba." Sirius'un yatağına geçtiler, sırtüstü uzandılar. Harry alışkanlıkla başını Sirius'un göğsüne koydu ve kolunu beline sardı. Babasıyla yatarken hep böyle yapardı.

"İyi geceler baba." dye fısıldadı. Sirius kolunu onun sırtına sardı.

"İyi geceler oğlum."

Harry o gece tam beş saat uyuduysa ve uykusu boyunca "oğlum" kelimesinin mutluluğuyla gülümsediyse, bunu babasından başka bilecek kimse yoktu.

Harry oraya geldiklerinden beri en uzun uykusunu uyudu. En fazla bir buçuk iki saat uyuyabilen çocuk tam beş saat uyudu o gece.

Guests From The FutureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin