12

1K 102 36
                                    

Her geçen gün daha fazla garip şey fark ediyordu Harry ile ilgili. Sanki her bilgi yapbozun bir parçasıydı ve o her yapbozu tamamladığında yeni bir parça çıkıyor, resim değişiyordu. Bu yüzden her seferinde baştan başlıyordu.

"Teşekkür ederim." diyerek verdikleri bilgiler için teşekkür etti Lily. James ise onun bu sözüyle kızarmıştı hafifçe.

Harry ödevlerini yeni bitirmişti. Ron ise hala yapıyordu. Aslında Hermione'den yardım istemişti ancak genç cadı araştırma yapabileceği kitapları söylemek dışında bir yardımda bulunmamıştı. Harry ise hiç karışmamıştı. Ron ile Hermione'nin sürekli atışmasına zaten alışıktı. Önce bir süre oturup şöminenin ateşini seyretti. Yapabileceği bir şey olup olmadığını düşündükten sonra Profesör Dumbledore'un odasına gitmeye karar verdi. Zaman döndürücü ile ilgili bir gelişme olup olmadığını sorabilirdi bu sayede.

Remus ve Peter, Ron ile birlikte ödevlerini yaparken, James ve babası Quidditch sahasındalardı. Gryffindor takımının antrenmanı vardı. Yakın zamanda yapılacak olan Gryffindor-Slytherin maçı için herkes çok heyecanlıydı. Sürekli antrenman yapıyor, taktikleri tartışıyorlardı. Kahvaltıda çok bir şey yememeye dikkat ediyor, öğle aralarında süpürgeyle uçuyor ve akşam ders çıkışlarında sürekli antrenman yapıyorlardı.

Harry adeta özeniyordu. Şimdi kendisi de arayıcı olarak o takımda olabilirdi ancak yapacak bir şey de yoktu. Babasını ve istemese de James Potter'ı destekleyecekti. Gryffindor kazanacaktı! İnancı tamdı buna!

Ortak Salondan sessizce ayrılırken, gözlerin üstünde olmamasından çok memnundu. Attığı her adımı takip eden dedikoducu öğrenciler, resmini çekmek için peşinden koşan Colin Creevey, onu cezalandırmak için yer arayan Dolores Umbridge, her yerden ona sataşmanın yolunu bulan Draco Malfoy, Voldemort'un dönüşü konusunda ona inanmayan koskoca bir büyücülük dünyasının olmaması Harry'nin rahat etmesini sağlıyordu. Zihninde sıraladığı bu listenin sonsuza dek devam edebileceğinin farkındaydı.

İlerledi ve sonunda o Griffin heykeline vardı. Düşündüğü gibi birkaç saniye bekledikten sonra heykel hareketlenmiş ve o dönen merdivenler açığa çıkmıştı. Harry sakince merdivenleri tırmandı ve müdür odasının kapısına dek geldi. Sakince saçlarını ve kıyafetlerini düzelterek kendine çeki düzen verdi ve kapıyı tıklattı.

İzin sesi geldiğinde sakince kapıdan kafasını soktu.

"Girebilir miyim Profesör?"

"Elbette oğlum. Geç içeri." Harry içeri girdi ve kapıyı arkasından kapatmayı da ihmal etmedi. Ardından müdürün masasının önündeki koltuklardan birisine oturdu.

Nasıl lafa gireceğini bilemezken, kafasını kaldırıp delici lacivert gözlere baktı bir an için. Hemen ardından sebebini kendisi de anlamasa da gözlerini kaçırdı ve masadaki bir alete çevirdi kafasını. Gözlerini kısarken, kaşlarını çatarak inceledi. Neydi bu böyle?

"Bu nedir Profesör?" diye sordu merakla. Merakına karşı gelmek onun için pek mümkün değildi, ne yapabilirdi ki? Dumbledore onun meraklı ve saf bir bilgi açlığıyla incelediği alete diktiği gözlerini gördüğünde hafifçe güldü.

"O bir Sırsezici oğlum."

Harry'nin yeşil gözleri şok ile büyürken heyecanlı bir sesle konuştu.

"Gerçekten mi? Ciddi misiniz? Deneyebilir miyim lütfen?" derken müdüre dönmüştü ve yeşil gözleri büyük bir  istekle bakıyordu.

"Elbette." dedi Dumbledore gülümseyerek. Ardından asasını salladı ve Sırsezici'yi aktive etti. Birkaç saniye sonra Harry gözlerini yumdu ve içinden saçma bir yalan düşündü.

Guests From The FutureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin