Remus konuşamadan sadece onu takip ederken anın şokuyla farketmediği bir şey ona çarptı ve şaşkınlıkla nefes çekti.
O kadın Potter mı demişti?
"Harry? Harry? Harry lütfen cevap ver, sessiz kalma bu duruma. Yavaşlar mısın?!" Harry, pelerininin arkasında savrulmasına neden olacak kadar hızlıca yürürken adımlarını yavaşlattı ve Remus'un kendisine yetişmesine izin verdi. Diğer genç bundan oldukça memnundu çünkü koşturup durmaktan inanılmaz yorulmuştu. Harry'nin kolundan tutarak durmasını sağladı ve hafifçe çekerek kendisine çevirdi.
"Ne oldu orada?" diye sordu yavaşça. Harry bir süre onun gözlerine baktı ve Remus ürpermesini zorlukla gizledi. Ürkütücüydü, gerçekten ürkütücüydü. Zümrüt yeşili gözler donuktu ve kendi gözlerini inceliyordu. Ruhunun derinliklerine dalıyor ve güvenilir olup olmadığına bakıyordu. En sonunda cevap verdiğinde sesi durgundu.
"Hiçbir şey. Hadi Quidditch sahasına gidelim. Maça iki gün kaldı, çok sert antrenman yapıyorlar."
Cevap verdikten sonra tekrar kolunu kibarca tutuşundan kurtardı ve arkasını dönüp daha sakin adımlarla ilerlemeye devam etti.
"Sana neden Potter diye seslendi?" diye merakla sordu Remus. Aniden, Harry'nin adımları durdu. Yavaşça ona döndü. Yüzü hala sakindi ama gözleri... Gözleri bambaşka bir hikaye anlatıyordu. Yeşiller alev alev yanıyordu. Black Deliliği ile parlıyordu. Remus orada Black deliliğini net bir şekilde görüyordu.
"Bana P-Potter falan demedi. Gördüğüm bir anının yansımasıydı sadece." Potter derken sesinin hafifçe titremesini kaçırmamıştı Remus ama baktığı gözler, o isim konusunu sormaması niteliğinde uyarıyordu.
"Sadece merak ediyorum Harry. Böcürtün olduğuna göre acı verici olmalı ve bir cezadan bahsediyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum." Harry'nin omuzları düştü ve soğuk gözlerine bir miktar sıcaklık geldi.
"Biliyorum Rem. Özür dilerim sert çıkışım için. Sadece... Ağır. Anlıyor musun? Gerçekler sizin için çok ağır. Ben bunun altında yeterince eziliyorum, sizi o yükün altına atamam."
"Harry her şeyi tek başına taşıyamazsın. Hem giderken hafızamızı silmeyecek misiniz? Anlatırsan rahatlarsın. Söz veriyorum kimseye anlatmam ve hafızamız zaten silineceği için sen de rahatlarsın. İçinde tutma artık. Acı çekiyorsun. O yetimhane gezisi ortaya çıkt- Harry... Harry aklıma bir şey geliyor ve yalvarırım bana açıklama yap yoksa aklıma gelene inanacağım."
O gün inatla geziye gitmeyi reddetmesi, az önce ona Potter denmesi, Potter saçları... Sirius ile büyüyen çocuğun kötü bir çocukluğu olamaz dediğinde o garip bakışları...
Harry önce ona baktı bir süre. Sonra yolunu merdivenlere çevirdi.
"İhtiyaç Odası'na gidiyoruz." diye kısaca açıkladı sadece. Remus ise şok içinde ve mide bulantısıyla peşinden ilerledi. Adımları savsaktı. Yüzü çarpılmış gibi, allak bullaktı. Yedinci kattaki koridorun önüne geldiklerinde Harry önünden geçti ve gizlice konuşabilecekleri bir yer diledi. İçeriye girdiklerinde Gryffindor Ortak Salonunu gördüler ve oradaki şömine karşısındaki kırmızı koltuklara oturdular.
Harry bir kağıt ve kalem diledi. İhtiyaç Odası anında gerçekleştirdi ve bir kalem ile kağıt çıktı kanepenin üstünde. Harry oraya Remus ile bir şeyler içeceklerini, antrenmana gelemeyeceklerini yazdı ve babasıyla James'in olduğu sahaya gitmek üzere büyüledi. Küçük katlı kağıt havalandı ve camdan çıkıp ilerledi.
Harry bir süre arkasından baktıktan sonra Remus'a döndü.
"Bozulmaz Yemin istiyorum." Remus zaten hafızasının silineceğini bildiği için dert etmedi. Çocuğun bu kadar kötü ne yaşadığını bilmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guests From The Future
FanfictionGelecekten gelen misafirler... Harry Black, Vanessa Snape, Ron Weasley ve Hermione Granger... Bir kaza sonucu geçmişe, kendi ailelerinin dönemine gidiyorlar. Kendi zamanlarına dönebilmek için çabalarken, geleceği büyük ölçüde değiştirecek hareketler...