20

845 77 18
                                    

İhtiyacı olan herkes Hogwarts'ta yardıma ulaşabilirdi. Sanırım Hogwarts bu sefer de Harry'nin can sıkıntısını hissetmişti. Oyunbaz merdivenler Harry'e oyunlar oynadılar, sürekli yer değiştirdiler. Harry amaçsızca takip etti. Merdivenlerin onu götürdüğü yere baktı. Belki de gerçekten yardımcı olabilirdi.

Profesör McGonnagal'ın kapısını tıklattı.

"Girin." İzin verildiğini duyunca içeri girdi ve sakin bir yüzle Minerva McGonnagal'abaktı.

"Bay Black? Bir sorun mu var?" Harry aslında neden orada olduğunu kendisi de pek bilmiyordu.

"Sadece biraz sakinlik ve huzur istedim Profesör. Koridorlarda öylece dolaşırken kendimi burada buldum. Merdivenlerin oyunu getirdi beni buraya."

Harry'nin hiç beklemediği bir şey oldu ve McGonnagal anlayışla gülümsedi.

"Oturun lütfen Bay Black. Sanırım Hogwarts'ın yardım ettiği gençlerden birisi oldunuz. Şimdi, size nasıl yardımcı olabilirim?"

Harry boğazının düğümlendiğini hissederken yutkunmaya çabaladı.

"Bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz?"

"Ne demek bu Bay Black?" derken kaşları çatılmıştı Minerva McGonnagal'ın. Harry hafifçe gülümserken konuşmaya başladı.

"Oldukça iyi bir profesörsünüz efendim. Gryffindor Bina Başkanı olarak sert bir mizacınız var ancak Biçim Değiştirme Profesörü olarak gördüğüm ve tanıdığım en yumuşak kalpli insanlardan birisisiniz. Çok zekisiniz ve güçlüsünüz. Çok sadık ve cesursunuz. Size güvenim de, saygım da çok büyüktür."

"Tüm bunlar gururumu okşadı, Bay Black. Ancak anlamadığım şey şu ki; siz tüm bunları sadece birkaç haftada mı öğrendiniz? Diğer saydıklarınızı anlarım ama sadakat, cesaret, zeka ve güç gibi kriterleri ne zaman keşfettiniz?"

"Profesör, ben sizi 5 yıldır tanıyorum. Ben Ilvermorny'den gelmedim. Zaten Hogwarts öğrencisiydim."

Minerva McGonnagal önce şok içinde bakakaldı ve yaramaz çocuğun yanlış bir iksir falan mı içtiğini düşünmekten kendini alıkoyamadı.

"Düşünün Profesör. Birden ortaya çıkan, birbirinden bağımsız ailelerin kuzenleri aynı okulda okuyor ve hepsi birden, aynı yere nakil aldırmaya karar veriyor. Sizce bu mantıklı mı?"

Bu cümleyle beraber kendine gelen Minerva McGonnagal şaşkınlığının bir kısmını attı ve ilk gördüğünde çocuk hakkında düşündüklerini hatırladı. Onu bir Black'ten ziyade, direkt olarak Sirius Black'e benzetmişti.

"Gelecekten mi geliyorsunuz?" dedi hafif bir şokla.

"Evet profesör. Endişelenmeyin yakında geri döneceğiz ve dönerken hepinizin hafızası silinecek, yani size bunu anlatmam sebebiyle kimse zarar görmeyecek."

"Anlıyorum... Ama hala neden bunu şuan bana anlattığınızı anlamış değilim." Harry'nin içini çektiğini duydu ve çocuğa odaklandı.

"Bilmiyorum Profesör. Dedim ya... Hogwarts'ın merdivenleri getirdi beni buraya. Kendimi anlatırken buldum. İnanın, şuanda neyi neden yaptığım hakkında hiçbir fikrim yok. Sadece çok yoruldum ve kendimi birisiyle konuşmak zorunda hissediyorum. Çoğu öğrencinin aksine ben profesörlerimle yakın ilişkideyim ve onlarla konuşmayı, tavsiye istemeyi rahat buluyorum. Sizden bir tavsiye istesem sorun olur mu efendim?"

"Sorun ne Bay Black?" derken sesi az önceye nazaran daha da şefkatli çıkmıştı.

"Profesör, diyelim ki gelecekte pek çok kişiye zarar vereceğini bildiğim bir hatanın yapılmasına az kaldı. Ne yapmalıyım? Bu hatadan en büyük zararı ben ve çok sevdiğim insanlar görecek. Bu hataya engel olmayı çok istiyorum. Ama engel olursam geleceğin daha kötü hal almayacağını, nasıl değişeceğini bilemem. Bu yüzden engelleyemiyorum. Ama engelleme şansım varken hiçbir şey yapmadan oturuyor olmak da beni delirtiyor."

Harry bir süredir Peter'in ihanetine engel olsa ne olurdu diye düşünüyordu. Geleceği bilemezlerdi. Çok daha kötü bir hal alabilirdi. Geleceği etkilememesi gerekiyordu ama göz göre göre Peter'in şuan olduğu masum, tatlı çocuktan bir haine dönüşmesine izin vermek onu çıldırtıyordu.

"Bay Black, bir zaman gezgini olarak bunu en iyi siz bilmelisiniz ki, bazı şeyler zamana bırakılmalıdır. Olmuşla ölmüşe çare yoktur. Geçmiştesiniz, evet. Ama sizin de dediğiniz gibi, bu hatayı engellemek geleceğinizi bahsettiğiniz halden daha kötü bir hale de getirebilir. Çok daha iyi de olabilir, çok daha kötü de. Üstelik eğer gelecek değişirse, şuan sahip olduğunuz tüm anılar da silinecek ve yeni hale göre değişecektir."

Bunu duyan Harry olduğu yerde sıçradı. Bunu hiç düşünmemişti!

Hayır, babasıyla olan anılarını yok etmeyecekti, buna asla izin vermezdi. Ama annesini kurtarma şansını da tepiyordu. Bir anlığına hem babası Sirius'a hem annesine aynı anda sahip olabileceğini düşünmüştü.

"Profesör... Gerçekten artık başım ağrıyor düşünmekten... Eğer bu hataya engel olursam annem yaşayacak, ama babamla olan tüm anılarımı kaybedeceğim. Engel olmazsam annemin kat-katili ben olmuş olmaz mıyım? Sonuçta engelleme fırsatım vardı ama yapmadım."

Minerva duyduğu şeyle donakaldı. Çocuğun annesi ölü müydü? Bu şuan içinde olduğu ikilemi açıklardı.

"Anlıyorum Bay Black, gerçekten çok zor bir durumdaymışsınız, ancak hala gelecek bilinmez. At adamları biliyorsunuz değil mi? Yıldızlara bakarak geleceği yorumlarlar. Her bakışlarında farklı bir yorum yapabilirler çünkü gelecek çok değişkendir ve çok fazla olasılık var. Ne olacağını asla bilemeyiz."

Harry bir süre dalgın gözlerle düşündü.

Haklıydı.

Babasından vazgeçmeye asla niyeti yoktu. Onunla olan hatıralarından vazgeçmeyecekti. Ne olursa olsun, en değerlisiydi babası. O geleceği değiştirmeyi düşünürken hem babasına yani Sirius'a hem de annesine aynı anda sahip olacağını sanmıştı. Minerva McGonnagal'ın sorduğu soruyla ona odaklandı.

"Sormamda sakınca yoksa, neden Potter ismi sizi bu kadar korkutuyor?"

"Travmatik bir durum efendim..." derken bir kez daha boğazına bir yumru oturmuştu.

"Bahsetmek ister misiniz?"

Harry bir süre ona baktı. McGonnagal her şeyi öğrenmeyi kaldırabilir miydi?

Sanmıyordu.

"Bu fazla karışık efendim. O kadarını anlatmak... Benim için çok zor."

"Her zaman yanınızda olacağım Bay Black. Siz şuan bize, benim binamda olduğunuza göre özellikle de bana emanetsiniz. Her zaman gelebilirsiniz. Bu sırf gelecektensiniz diye değil. Bina farketmeksizin her öğrencime yardımcı olmak benim görevimdir. Tabi artık sadece bina değil, zaman da farketmiyor."

Harry duyduğu cümlelerle hafifçe gülerken ayaklandı. Şaşırtıcı bir şekilde daha hafif hissediyordu. Sanki omuzlarından bir yük kalkmış gibiydi.

"Teşekkür ederim Profesör." derken yüzündeki gülümseme samimiydi. Karşısındaki kadından da aynı gülümsemeyi aldığında içinin ısındığını hissetti.

"Rica ederim Bay Black."

"Sayın Müdür Bey,

Bazı sebeplerden ötürü yarın akşam saat sekizde Hogwarts'a gelip sizinle görüşmemiz gerektiğine karar verdik. Umarım müsait olursunuz.

Lord ve Leydi Black.
(Orion ve Walburga Black)"

Dumbledore kendisine ulaşan siyah baykuşun getirdiği mektubu sakince okudu. Sabah olduğunda genç Black'i çağırsa ve haber verse iyi olacaktı. Orion ve Walburga Black'in, Harry'i görmek amacıyla geldiğine hiç şüphe yoktu.

Hayırlı bayramlar canlar🤗
Pazar günü görüşürüüz

Guests From The FutureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin