Harry hayalbozan büyüsü altındaki ailesine, özellikle babasına baktı ve sevinçle gülümsedi. Karşılığında hepsinden gururlu gülümsemeler kazandı.
Harry müdür odasında yenecek akşam yemeği için üstünü giyindi. Arkadaşları ve Çapulcular çoktan gitmişlerdi. O duş alması gerektiği için biraz gecikmişti. Düellolar bitince sahnelerin toplanması, temizlenmesi, koruma bariyerlerinin kaldırılması, misafirlerin gönderilmesi gibi işlerde profesörlere yardım etmişti. Sonrasında çok sevdiği genç Poppy'e yardım etmişti düelloda yaralananları sararken ya da iksir temin ederken.
Tüm bunları yaparken meraklı gözlerden sakınmak için asasız büyü kullanmamış, sözsüz büyüyü de az kullanmıştı.
Artık üstünü de giyinip saçını taradığına göre hazırdı. Saçlarının babasının tıpkısı olması onu gururlandırıyordu. Kendini daha iyi hissediyordu. Uzun saçı yakıştıranlar çoğunlukta olduğu gibi hiç yakışmadığını düşünenler de vardı.
'Her neyse, gerçek beni tanımıyorlar. Asla da tanımayacaklar. O zaman düşünceleri de benim için bir anlam ifade etmez.' diye düşündü Harry. Aynadan kendine bakıp görüntüsünü onayladıktan sonra hafif bir şarkı mırıldanarak müdür odasına doğru yol aldı. İçeride gelecekten gelen ailesi, büyük James Potter, Hermione, Ron, Vanessa, Çapulcular, genç Severus ve iki adet Dumbledore olacaktı.
Eh... Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğinde kesinlikle Flaemont Potter ve Euphima Potter'ı beklemiyordu. Kaşlarını kaldırarak onlara baktı, ardından gözlerini genç Dumbledore'a çevirdi. O başıyla onayladığında tamamen içeri girip kapıyı kapattı ve ortaya konulan geniş masanın çevresindeki sandalyelerden birine oturdu.
Sağ yanında sırayla Hermione, Ron, Vanessa, Severus vardı, onların ilerisinde de çapulcular oturuyorlardı. Sol yanında sırasıyla babası, Remus, Profesör Snape, James Potter vardı. James Potter'ın yanında Flaemont ve Euphima Potter vardı. İki Dumbledore ile beraber geniş masanın çevresi kapanmıştı.
"Sen de Sirius'un oğlu olmalısın." dedi Euphima sıcak bir sesle. Harry gözlerini kocaman açarak ona baktı. Sonra kafasını kendi Dumbledore'una çevirdi ve gülerek konuştu.
"Hızınıza da yetişilmiyor Profesör. Ne zaman anlattınız?"
Dumbledore ona gülümsedi eğlenerek. Harry tekrar Euphima'ya döndü.
"Evet efendim, öyleyim."
"Bana Mia de tatlım. Sirius bizim oğlumuz gibidir." dedi gülümseyerek. Harry de gülümsedi.
"Memnun oldum Mia. Babam sizden çok bahseder. Euphima ve Flaemont Potter... Sizi çok duydum."
"Ah, mesela nasıl bahseder? Bu arada tanıştığımıza memnun oldum Harry, lütfen bana da Flaemont diyye seslen." dedi Flaemont. Harry, James Potter'ın birebir kopyası olan yüze bakarken kendini çok tuhaf hissediyordu. O gözlerdeki sıcak bakış garip hissetmesine sebep oluyordu.
"Ben de memnun oldum Flaemont. Babam genelde sizden ailesi olarak bahseder. Yaramazlıklara kızmayan, samimi ve sıcak bir aile. İsminiz evimizde hep sevgi dolu anılır."
Babası onun başının arkasına hafifçe vurdu.
"Sırlarımı ifşalamamaya dikkat et Zümrüt Panter."
"Panter?" diye sordu küçük Remus. Harry utangaç bir şekilde gülümserken yanıtladı.
"Patronusum, bir panter."
"Vay canına! Gerçekten mi?" diye heyecanla sordu James. Harry onu gülümseyerek onayladı.
İki tarafında iki James Potter vardı. Biriyle karşılıklı birbirlerinden nefret ediyorlardı. Biriyle ise sıcak bir arkadaşlıkları vardı. Bu durum Harry'nin yakında aklını kaçırmasına sebep olacaktı. Derin bir iç çekti, ona bakan amcası Remus'a gülümsedi. Ailesi gerçekleri bildikleri için onu anlıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guests From The Future
FanfictionGelecekten gelen misafirler... Harry Black, Vanessa Snape, Ron Weasley ve Hermione Granger... Bir kaza sonucu geçmişe, kendi ailelerinin dönemine gidiyorlar. Kendi zamanlarına dönebilmek için çabalarken, geleceği büyük ölçüde değiştirecek hareketler...