16 (1. Kısım)

187 38 18
                                    

When Harry Met Sally Bölümü -1-

Annemle olan son konuşmamızdan sonra bir daha yan yana gelmedik. Akşam yemeğimi herkes uyuduktan sonra dolaba kaldırılan yemekleri ısıtarak yedim. Odama gelip yatağıma geçtiğimde arada birkaç kez uyansam da sabaha kadar sadece uyudum. Bu süre zarfındaki yalnızlığımda Yoyo birkaç kez bana ulaşmaya çalıştı; onu, iyi olduğumu söyleyerek başımdan savdım. Eser de bir kez mesaj attı ve ben ders çalışacağım yalanını söylediğimde (ki bundan gurur duymuyorum ama bayağı işime yaradı) benim adıma sevinerek geceye kadar rahatsız etmedi beni. Bana iyi geceler dilemek için aradığında da aramayı reddedip bir şekilde annemleri bahane ederek mesajla cevap verdim.

Sabah uyanıp okula gitmek için yola çıktığımda annemle aramızdaki soğukluğu inat ederek devam ettirdik. Sadece Ruhi bana biraz takıldı ve ben de ona karşılık verdim çünkü ne kadar inkâr etsem de gideceği gün aramızı bozmak istemiyordum ben de. Sakince ve sessizce evden çıkarken Eser'in günaydınına karşılık verdim. Henüz afyonu patlamadığı için bir şey konuşmayacağından emindim, karnını doyurana kadar kendine gelemiyordu. Okul saati başladığında da tüm odağı dersleri olduğu için en azından sabah saatlerinde yalnız kalacağımdan emindim.

Sınıfa geldiğimde kimsesizdim. İçeri geçtim ve sırama oturdum. Önüm bomboştu bu kez, doldurmaya da niyetim yoktu. Kollarımı masama dayadım ve yüzümü gömdüm. Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre sadece düşündüm. Dünü, annemi, tepkilerini, kendimi, tepkilerimi, Yoyo'yu, tepkilerini, Aysel teyzeyi, tepkilerini, Ruhi'yi ve tepkilerini bile. Düne dair her şeyi düşündüm ve bir yerden sonra artık düşünmeyi düşündüğümü düşünüp ağlamaya kadar vardım. Zaten dünden beri ara ara sıkıştığımda ağlıyordum. İşin içinden çıkamadığımda, bir çözüm yolu bulamadığımda ve daha korkuncu bir çözüm yolunun aslında benim elimde hiç olmadığını fark ettiğimde ağlayıveriyordum. Bir ara koridordaki seslerin çoğaldığını fark ettim. Hıçkıra hıçkıra ağlamıyordum ama burnumun akacak kadar kızardığına emindim. Bu yüzden ağlamamı durdurup saate bakmayı denediğimde kapı yavaşça açıldı.

Kafamı kaldırmadan çantamdaki mendili almaya çalışıyordum ki biri yanıma oturdu.

Yoyo.

"Günaydın." dedi sessizce. Başımı salladım ve fısıldayarak karşılık verdim. Belki böyle ağladığımı sanmaz sanıyordum ama yok, zaten burnumu sümkürdüğümde ne yaptığımı anlayacak zekâya sahipti. 

Yoyo sessizliğini bozmadı. Ben de eski hâlime geri döndüm. Çok geçmedi. Ben birkaç kez daha burnumu çektiğimde Yoyo "Canın sıkıldığında okula erken geliyorsun, farkında mısın?" dedi, çekingendi.

Omzumu indirip kaldırdım.

"Geçen gün fark ettim." diye devam etti. "Özellikle bu sene başladın buna. Düşündüğümde bunu gördüm yani."

Bir şey söylemedim. Bir an kadar daha durdu. Sonra omzumda bir dokunuş hissettim. Dokunuşun ağırlığı arttı. Gözümün ucuyla yan tarafa baktığımda görebildiğim Yoyo'nun birisi sallanan bacakları, bacaklarının arasına bıraktığı elleriydi. Kımıldamamaya özen göstererek hafifçe burnumu çektim. Yoyo, başını omzuma yaslamıştı ve bu bilgi, bana tanıdık bir tat gibi geldi.

"Limonlu kek gününde." diye devam etti. "Sevgilin için bir şey planlamıştın, mutlu olman lazımdı ama sen yine de erken geldin. Yine de canın sıkkındı."

Ağzımın içinde homurdandım. Konuyu nereye getireceği belliydi. "Yakın arkadaşımın bir sapık olduğundan endişe ediyordum çünkü."

Bir sessizlik olduğunda başını omzumdan kaldırdı ve ben de kafamı kaldırıp ona baktım.

Arılar ve ErkeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin