On saniyeyi on dakikaya çevirip kafamda türlü türlü senaryolar yazdığım bölüm 3
Sanki Eser'i hiç tanımıyormuş gibi yüzünün birkaç santim de olsa yüzüme yaklaşması, beni farklı birçok olasılığın gerçekleşeceğine itti. Size onun ne kadar mükemmel göründüğünü söylemiş miydim? Eser, sadece kitaplarda görebildiğim kadar yakışıklı ve erkeksi biriydi. Ben bir yetmiş falanım, o benden bir on beş santim kadar uzundu. Yüz hatları öyle çok aman aman keskin değildi ama benimkine nazaran gayet belirgindi. Bir ergen olması gerekirken yüzünün bu kadar pürüzsüz olmasına anlam veremiyordum, gözlerinden bahsetmeyeceğim ama o an, gözüm, bir saniye için dudaklarına kaydığında, dolgun ve yumuşak, pembe bir çift et parçasının karnıma uyguladığı etkiyi hissetmeye engel olamadım. O ara benim bir nevrim döndü.
Gözümün gördüğü, Eser'in harcadığı çabayla tedirginleşen yüzüydü ama zihnime yansıyan, birkaç saniyelik tatlı ve etkili bir görüntü dizisiydi.
Eser, gülümsemesini ve yumuşamasını gizleyemeyecek bir tedirginlikle bana bakıyordu. Yüzüme yaklaşıyordu. Bankın arkasındaki kolu bükülüyordu. Parmakları sırtıma dokunuyordu ve -her ne hikmetse- üzerimde kalın ve şişme bir mont olmasına rağmen onu hissedebiliyordum.
Yüzüme yaklaştı, bana bir sürü şey anlattı. Dudakları durmadan kımıldıyordu. Ana konu, beni ne kadar sevdiğiydi ama ben, ondan bana yayılan sıcaklığı hissediyordum. Beni anladığını söylüyordu ama Cırcır çok berbat bir lakaptı. N'olmuştu yani, bir keresinde Yoyo'nun yanında gaz kaçırdıysam ve bunu da cırcır olmama bağladıysam? Herkesin başına gelebiliyordu böyle şeyler. Eser'le ikimiz güzel hikâyeler yaşayarak birbirimize daha güzel isimler bulacaktık. Hep yanımda olacaktı ve ben de onun yanında olacaktım.
Parmaklarını yanağıma değdirecekti. Tüy gibi dokunuşundan kaşınacaktım biraz ama bozuntuya vermeyecektim çünkü yüreğim ağzımda olacaktı. Heyecandan ne düşüneceğimi bilemeyecektim. Sadece onu ve yaptıklarını izleyecektim, takip edecektim. Nerede devreye girebileceğimi düşünecektim -yapabildiğim kadarıyla. Tüm dikkatim onda olacaktı ve arka dünya yeryüzünden silinecekti. Bana bir sürü zorluk yaşadığımı bildiğini ve bunlardan asla kaçamayacağımızı söyleyecekti. Ama kaçmak da bir çözüm değil, diyecekti. Üstesinden gelecektik ve hepsini beraber atlatacağımızın sözünü tereddütsüz verecekti.
Daha yolun başındaydık ve istersem bütün yükümü ona verebilirdim. Kalbim her ne kadar bu düşüncesiyle yumuşayıp ısınsa da ona kıyamayıp "Olur mu ki öyle?" diyecektim. "Olur güzelim olur," diyecekti. "Bal gibi olur."
Ben de karnımdan gelen salak kıkırtıyı bastırmak için alt dudağımı ısıracaktım. Orada kayış kopacaktı, Eser dudaklarıma bakacaktı. Şey olacaktı, şey; gözlerini dudaklarımdan zorla ayırdıktan sonra gelebildiği gözlerimle boğulduğunu görecektim. Mavileri koyulaşacak, ne dediğini anlayamadığım fısıltısının boğuk tınısı kulaklarıma gelecekti.
Ay, iç de geçirir miydim acaba?
Bunu da o kadar detaylı düşünemeyecektim çünkü yani Eser'den biraz da olsa bıraktığım için onun tereddüdünü kırmak bana düşecekti. Ortamızda doğan öpüşme ihtimalini başımı hafifçe kaldırarak ben gerçekleştirecektim. Yumuşak ve ıslak dudaklarını hissettiğimde çok geçmeden hareketliliğimize engel olamayacaktım. Eser için sadece bir sinyaldi, önce sakınır gibi yumuşak yumuşak öpecekti ama sonra kendini bırakıp hırslanacaktı.
Dili ağza sokma, dudakları dişleme gibi birkaç şey de okuyup izlemiştim ama o sıra bunları pek yapamayacaktık. Sadece dudaklarımız birbirine dolanacaktı ve sonra Eser'in nefes nefese kalmasıyla birbirimizden hızla ayrılacaktık.
Sonrasına hayal gücüm yetmedi, birbirimize bakabilecektik ve sanki daha fazla yapabilirmiş gibi Eser bana biraz daha yaklaşacaktı. Yani anladınız mı, aramızdaki tensel çekimle n'apacağımızı bilemeyecektik. Biraz sakinleşmeyi bekleyecektik.
Sonra ben, yine, her zamanki gibi ortalığı toparlamak adına şiirsel bir efor harcayacaktım.
İçimde alıştım sana, diyecektim. Bakışlarına. Usulca parmaklarını, yanağıma dayayışına.
Benimleydin, diyecektim. Hayalimde. Sıcacık bakan, mavi gözlerinle.
Gülüşün, diyecektim. Bendeki derinlik. Sesin, derdim, içimin yankısı. Kelimelerin sevgimin aynası.
Buradasın, diyecektim. Hiç ayrılmayacaksın.
O da yüzüme şöyle bir bakacak ve kahkahayı patlatacaktı.
Neyse.
Aldığım ilk öpücüğün tatlı tadını, sevgilimle ilişkimizde bir adım daha attıktan hemen sonra değil, yatakta uzanırken aklımda kalan hatıralarla sırıtarak çıkaracaktım. Bugünden almak istediğim tüm verim buydu aslında, diğer kızlar ilk öpücüklerini nasıl alıyorlar, pek bilmiyordum ve okuduğum bazı romantik komedilerin bazılarında da buna yakın bir şeyler gerçekleşiyordu. Yani, gizem-gerilim-dram kurgularında falan daha farklı öpücük başlangıçları vardı ama kimseyi kandırmayalım, nasıl bir hikâyede olduğumuzu hepimiz biliyoruz.
Bu yüzden yine de kendi kendimi, böyle bir ilk öpücüğüm olacağına ikna edebilmiştim. Sonra Eser, telefonunun ekranını açtı ve ekranda bir yerlere dokunduktan sonra bana çevirdi.
Ekranda oldukça kilolu, mavi gözlü, az da olsa gülümseyebilen bir gencin fotoğrafı vardı.
Eser'e benziyordu.
"Bu benim geçen seneki hâlim." dedi Eser, sesi ezik büzük çıkıyordu. "Ben yazın biraz kilo verdim de."
Ona bakmak istedim ama gözlerimi ekrandan ayıramadım, içimde henüz anlamlandıramadığım bir hüzün vardı.
Hani, en başta bahsettiğim evrim vardı ya; Eser, o evrimden geçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arılar ve Erkekler
Teen Fictionilk kelime: 11 aralık 2022 son kelime: 26 ekim 2024 *dikkat! bu bir çocukluk aşkı hikâyesi değildir* "Yoyo: Dikkat et, sağında arı var. Kendimi tutamadan sağ tarafımı kontrol ettim. Telefonuma döndüğümde homurdanıyordum. Ben: Evet, solumda da sen...