Üniversite sınavı sonuçları 1: İçkimiz yok uyuşturucumuz yok operasyonu -1-
YGS'nin sonucu, sabah erken saatlerde geldi. Ben, gece ara ara ÖSYM sayfasını yenileyip dursam da sabaha karşı uyuyakaldığımdan Eser'in beni aramasıyla uyandım. Kendime gelmem, yaklaşık yarım saat sürdü ama annemin kapıyı hızla açıp beni apar topar kaldırması ve beraber Yavuzlara gidişimiz bir beş dakikada olup bitmişti.
Yavuz'u bilgisayarının başında, tepesinde annesi dikilirken uykulu bir hâlde buldum. Onu gördüğümde hissettiğim şey, göğsümün ortasında beliren boşluğun büyümesiydi. Bu, üç saatlik aptal bir sınavla ya da onun sonucuyla falan ilgili bir şey değildi. Son zamanlarda Yavuz'u ne zaman görsem, içimin boşalmasına engel olamıyordum.
Oysaki onu hep görüyordum.
Sabah uyanıyordum, yaklaşık yarım saat sonra karşımdaydı, beraber sekiz ders saati geçiriyorduk ve sonra mesajlaşmaya devam ediyorduk. Gruptan konuşuyorduk ve bazen özelden de yazışıyorduk. Arada araşıyorduk ve mutlaka denecek bir şeyler buluyorduk. Dün gece ne zaman Whatsapp'a girsem onu çevrimiçi buluyordum. O zaman bile konuşuyorduk ve kim bilir ne zaman ve ne kadar uyumuştu.
Yanına gittiğimde beni gördü, gözlerini ovuyordu. Omuzları düşüktü ve annesinin ısrarıyla sayfayı bir kez daha yeniledi.
Görünen o ki ÖSYM sitesi çökmüştü.
Aysel teyze, hayal kırıklığıyla anneme döndü. Sabahtan beri aynılardı ve kendisi heyecandan kahvaltı bile yapamamıştı. Hem karınlarını doyurmak hem de oyalanmak için bir şeyler hazırlayabilirlerdi. Annem bu fikre bayıldı ve beraber mutfağa gittiler.
"Heyecanlanacak ne var amına koyayım." diye homurdandı Yavuz, iç geçirdi ve elini yanağına koyarak bana baktı. Yatağına otururken aynı şeyi düşünüyordum.
İkimiz de bitiktik, gergindik çünkü sonuçlarımızı biliyorduk. Ben olası azarı ertelemek için hiçbir yorumda bulunmamıştım ama Yavuz, anne ve babasıyla konuşmuştu; sınav çok kötü geçmişti ve mezuna kalmıştı. Bunu şimdiden söylüyordu çünkü gereksiz umutlar biriktirmeye gerek yoktu. Ama Aysel teyze yapı itibariyle heyecanlı biriydi, ikimizin de gerginliğini, yorgunluğunu ve endişesini görmemiş ya da anlamamış gibiydi. Benim annemdeki meraktı, belirsizlikten nefret eden biri olarak onu anlıyordum, sonuç iyi ya da kötü gelecekti ve gelecek planlarımızı bu sonuca göre belirleyecektik.
Daha çok o belirleyecekti ve ben de onu dinleyecektim ama olsun.
Neyse ki Yavuz vardı. Kendiliğinden, bir anda kafamda beliren düşünceye ve sıcaklığına engel olamadım. Yavuz'un oturduğu sandalyenin ayaklarına dalan bakışlarımı yüzüne çevirdim.
Bana bakıyordu.
Daha çok gözü dalmış gibiydi ama yine de içim hoplarken tepkisiz durmaya çalıştım.
"Ne kadar uyudun?"
Konuşmaya üşenir gibiydi. "Yarım saat kadar." dedi, elini yuvarlayarak. Ağzının içinde mırıldanırken yerinde kımıldandı. "Ben uyudum, annemin içindeki canavarı uyandırdım. Sabahtan beri ne durdu ne sustu. Enerjimi sömürüyor."
"Hep sen mi sömüreceksin?" dedim, rastgele cevap verirken, üzerimdeki ağırlıkla arkama yaslandım ve planım uzanmak değildi ama kollarım bedenimi taşıyamadı; yatağa düşüverdim.
Yavuz'dan güçsüz bir gülüş koptu. Sadece kafamı kaldırarak ona bakarken gıdığımın kabardığı aklımın ucuna bile gelmemişti. Düştüğüme güldüğünü, kilomla dalga geçeceğini düşündüğüm için hızlı ve tetikte bakışlarım sadece bilgisayarına dönen yüzünü gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arılar ve Erkekler
Teen Fictionilk kelime: 11 aralık 2022 son kelime: 26 ekim 2024 *dikkat! bu bir çocukluk aşkı hikâyesi değildir* "Yoyo: Dikkat et, sağında arı var. Kendimi tutamadan sağ tarafımı kontrol ettim. Telefonuma döndüğümde homurdanıyordum. Ben: Evet, solumda da sen...