28 (4. ve nihayetinci kısım)

229 29 128
                                    

Fırtına öncesi sessizlikte plandan sapan Yoyo'yu kurtardığımız bölüm -4-

"Yavuz'un benimle derdi ne?" dedi Eser, oldukça hızlı konu değişimine ayak uydurmam için bacaklarımı duvara yaslarken kısa bir an beklemem gerekti.

"Onun herkesle bir derdi var." dedim öylesine konuşurken. Gözlerimi diktiğim tavandan ayırmazken telefonumu kulağımda oynatmak zorunda kaldım.

"Tamam da benimle ne?" Güldüğünde ona eşlik etsem de sorusunun cevabını gerçekten de merak ediyordum. Doğum günü partisinden bu yana üç gün geçmişti. Eser, şaşırtıcı bir şekilde ona aldığım kum saatini kullanıyordu. Hesaplamıştı, kum saati tam olarak bir saat iki dakika üç saniyede boşalıp doluyordu. Bu süre zarfında Eser tüm dikkatini kumun dökülme sesiyle birlikte dersine veriyordu. Kumun tepe taklak olması için kendisine on dakika kadar bir süre vermişti ve biz o sürenin içindeydik.

"Senin buna afili bir cevabın yok mu?" dedim, duvara dayalı ayaklarımı kımıldatırken. Hafifçe iç çektiğimde pencereden kararan havaya baktım. Günlerin gittikçe kısaldığını fark edebileceğimiz o keskin dönemeçteydik.

"YGS sürecinde paragraf testi çözerken şöyle bir paragrafa denk gelmiştim." dedi Eser. Sesindeki düşünce, gözlerimin önüne konsantre olurken girdiği mimiklerini getirdi. Gözlerini hafifçe kısar, bir yere odaklanır ve başparmağıyla işaret parmağını kaşır. Evet, bunu hâlâ yapar. "Uzun ve derin fikirler, doğru sorulardan doğar, temalı bir şeydi." Arkadan gelen kâğıt sesiyle mırıldandı. "Ben de artık doğru sorular sormaya karar verdim. Dur, bulabilirsem okuyayım."

"Ya!" Bir anda çıkan sesimden kendim bile ürktüm. "Hani on dakika ders çalışmayacaktın çocuk!" Daha odaklı bir azar için dizlerimin üzerinde durdum. "Kalk, hemen yatağa geç!"

"Ders çalışmayacaktım ki." Eser'den kem küme oldukça benzeyen bir şeyler geldi; düşündükçe anca bunu söylemek istediğini anladım. "Sadece okuyacaktım." Kısa bir duraksamadan sonra tedirgince sordu: "Yatağa mı geçeyim?"

"Yani..." Bu bir teklif gibi mi olmuştu? "Daha rahat bir yere git." Telefonu kapattıktan hemen sonra, herkesin müsait olduğu bir anı bulur bulmaz kafamı sikmeyi planlıyordum. "Masada dinlenemezsin anlamında."

İki taraftan doğan sessizlikte Eser, benimle geçtiği dalganın hangi tarafında keyif sürüyordu bilmiyorum ama ben, kendi içime iyice gömülmüş ve yüzüme yüklenen utancın rengiyle terliyordum.

"Cansel." dedi Eser, sesinde bir şey gülmemek için kendini zor tuttuğunu gösterdi bana. "Koltukda* olur mu peki?"

Yüzümü nevresime geçirip sessizce gizlendim. Evet, telefondan.

Konuşmamız, bu vukuattan sonra uzun sürmedi ama saat başı olan konuşmalarımız daha normal geçti. Kimi zaman ya o beni arardı ya da ben onu. Bize verilen on dakikayı her seferinde daha farklı bir şey yapmak için kullanırdık. Bir seferinde onun açtığı bir konu konuşurduk diğer seferinde ben bir konu açardım. İkimiz de birbirimizden o kadar zıttık ki bir an sınıflarımızda olan kişilerden duyduğumuz dedikodulardan bahsediyorken bir yandan da okuduğumuz kitaplar ve dergilerde rastladıklarımız konulardan bahsediyorduk. Bazen konuşmayı Whatsapp üzerinden yürütüyorduk. Bir molada onun söylediği şarkıları dinliyor ve dinlerken yorumluyorduk, bir molayı da benim önerdiğim şarkılara ayırıyorduk. Bazen şarkılarımızı daha önceden duymuş ya da biliyor oluyorduk bazen de ilk kez dinliyorduk ama mutlaka o on dakikayı olabilecek en dolu şekilde geçiriyorduk.

Eser'le konuşmaya bayılıyordum.

Buna rağmen ondan ayrılmak fikrinden vazgeçmemiştim. Öyle görünmüyor olabilirdi ama aklımın bir ucundaydı. Eser'le biz arkadaştık, aptal iki arkadaşımız yüzünden çok saçma bir şekilde bir araya gelmiştik ama arkadaştık neticede ve iki sevgilinin ne yaptığını da biliyordum. Hissetmemiz gereken çekimin bize neler yaptıracağından haberdardım. Bunlar olmuyordu. Eser de bunun farkındaydı emindim ki. Bu yüzden zamanı geldiğinde, ayrılalım, arkadaş kalalım, dediğimde beni anlayacak ve hatta destekleyecekti de.

Arılar ve ErkeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin