chase atlantic - slide
İkimizin arasında süregelen sessizliğe karşı "Benden ne istiyorsunuz?" diye sordum. "Ben size ne yapabilirim ki? Nasıl bir antlaşmadan bahsediyorsun?"
Elini uzattı. "Senden sadece istediklerimizi yap." Kaşlarımı kaldırdım "Yapmazsam?" Güldü. "Bir cehennemde hatta bir şeytanın karşısında olduğunun ne zaman farkına varacaksın?"
Sağ omzumu duvara yaslayıp "Cehennem bir isyanı bastıramaz, şeytan bir insana sahip çıkamazken hala senden korkmamı mı istiyorsun?" Kahkaha attım. Bendeki bu cesaretin nereden geldiğini de bilmiyordum ama içimdeki bir ses ona karşı çıkmamı, ona itaat etmemem gerektiğini söylüyordu ve ben kendim dışında davranıyordum.
"Cesursun." dedi ve alt dudağını yaladı. "Ve benimde istediğim bu." Bana yaklaştı, "Şu an istesem önümde diz çöküp yalvarırsın, biliyorsun değil mi?" Saçlarımın bir tutamını enseden kavradı "Ama yapmayacaksın." dedim.
Beklemediğim bir anda saçlarımı çektiğinde acıyla inleyerek koluna tutundum. "Yapmayacağım." dedi bana hak vererek. "Çünkü bana kendin gelmeni istiyorum." Gözlerime dikkatlice baktı. "Bana kendin gelip yardım dileneceksin küçük hanım." Kaşlarını çattım.
"Böyle bir şey yapmayacağım." dedim kendimden emin bir sesle. "Nasıl bu kadar eminim biliyor musun?" Ellerini iki yanımdan pencere pervazına koyduğunda kendimi cama yapıştırdım. "Nasıl?" dedim titreyen sesimle.
"Bu hikayeyi önceden gördüm çünkü. Ben bir şeytanım, sen ise..." Tam bu sırada kapı çaldı. Akın, gür sesiyle "Gir!" diye bağırdı ama gözlerini üzerimden çekmiyordu.
"Efendim, kraliçe acil toplantı talep etti." deyince "Tamam." dedi. "Çıkabilirsin."
Asker hızlıca odayı terk etti.
Bir anda bileğimi tuttu. Kapıya ilerlerken "Bende mi geliyorum?" dedim. "Ama neden? Kabul etmediğimi biliyorsun. Ayrıca ben ölmedim ölmedim!" diye bağırdım. "Beni cehenneme hapsedemezsin tamam mı?! Ölmedim ben." diye bağırmaya devam ederken beni kolunun altına aldı ve eliyle dudaklarımı örttü. "Aynen." dedi dalga kokan sesiyle.
Avcunu ısırınca bağırıp daha sıkı kapattı. "Kızım ısırmasana köpek misin?" Ellerimle parmaklarını çekmeye çalışırken "Biz kurallara uymak zorunda değiliz." dedi. "Ve seni burada tutup," kulağıma eğildi. "İşkence yapmak istiyoruz." Şok içinde ona baktığımda kahkaha attı.
Daha sonra ciddileşip "Geldik." dedi. "Sessiz olmanı istiyorum." dedi gözlerimin içine bakarak. Beni tutmasına gerek kalmamıştı çünkü onun etkisi altına çoktan girmiştim.
Kapıyı açtığında onu takip ettim. Koskocaman bir masa vardı ve başında kraliçe oturuyordu. Onun karşısında daha önce görmediğim biri vardı ve yüz hatları bir o kadar sakindi. Kraliçenin tarafında beş kişi varken o adamın tarafında üç kişi vardı. Akın'ın girdiğini gördüklerinde kraliçe ve adam hariç diğerleri ayağa kalkıp selam verdiler ve başlarını eğdiler.
Ben etrafı incelerken bir anda ayağımın sandalyeye yakılmasıyla bağırarak "Aptal!" dedim ve sandalyenin bacağına tekme attım. "Senin burada ne işin var?"
Akın, kolumdan tutup beni bir sandalyeye oturunca diğerine kötü kötü bakmayı kestiğinde diğerlerinin dikkatini cektiğimi gördüm. Herkesin bir anda odağı olmamla gergince tepemde dikilen Akın'a baktım.
Tam arkamdaydı ve elleri sıkıca omzumu tutuyordu. "Sen de kimsin?" dedi adamın tarafındaki bu kadın. Bembeyaz kıyafetinin içindeki esmer tenli adeta bir güneş gibi parlıyordu. Koyu kızıl saçları, açık kahverengi gözleri vardı. Ona tedirginlikle bakarken "Onu şimdiden toplantılara mı getiriyorsun?" dedi bir anda kraliçe.
Ses tonundan bu durumdan hiç hoşnut olmadığını anlamıştım. "Evet." dedi Akın rahatça. "Bunu üstler hiç hoş karşılamayacak." deyince "Bunu umursadığını sanmıyorum." dedi.
"Bir saniye."
O kızıl saçlı kadın tekrar konuştu. "Sen ne cennet ne cehennem kokuyorsun." Saniyeler içinde dehşetle Akın'a döndü. "Sen ne yaptın?!"
Ve asıl facia şimdi başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN ÇIRAĞI
Teen Fiction"Seni öpeceğim." dediğimde duraksadı. "Sadece beynim yerinde değilken bunu yapabilirim." diye devam ettiğimde güldü. "Peki ben gecenin sonunda ne yapacağım biliyor musun?" dedi aramızdaki sessizliği bozarak. İçkimden bir yudum aldım ve "Ne yapacaks...