30. Bölüm: "Şeytanizm."

7.4K 460 68
                                    




"Yani kulak misafiri oldum sayılır." dedi adam. "Geldiğinizden beri şeytan felsefesi yapıyorsunuz ama hangi akımdan bahsettiğinizi hala çözemedim." deyip devam etti. "Yoksa..." heyecanla yerinde doğruldu. ben onun içinde miyim?" garip görünüyordu.

"Hayır." dedi Akın. Sanırım tanımadıklarına karşı beş kelimeden fazlasını bilmiyordu. "Ee nedir bu felsefenin adı? Sanırım yaş arttıkça hafızam işlevini kaybediyor." deyip beceriksiz bir gülümseme attı.

"Şeytanizm." deyip alayla güldü Akın. "Öyle mi?" adam şok olmuştu. "Daha önce hiç duymadığıma eminim..."

"Sizin okuduğunuz okuldan şüpheliyim." dedi Akın buna karşı. "N-ne? Bu ne demek şimdi?" adam yerinde doğruldu ve "Ben Türkiye'nin en güzel okulunda okudum, yıllardır bu mesleği yapıyorum." sanırım gururu incinmişti.

"Ne yazık." dedi Akın. "Şeytanizm felsefesini hala bilmiyorsunuz."

"A-aslında biliyorum!" diyerek yükseldi. "Evet, biliyorum." beceriksizce "Hatta o konuda tez yazdığım aklıma geldi....evet şimdi geldi."

"Nedir bu şeytanizm?" diye sordu Akın. İyice adamın üstüne gidiyordu. Karnına doğru dirsek attığımda hiç etkilenmişe benzemiyordu. "Şeytanizm şeydir..." adam kem küm ederken Akın, "Bu mesleğe uygun olduğunuzdan emin misiniz?" diye sordu.

Adamın iyice beti benzi atmıştı. Onların konuşmasından yararlanıp Akın'ın şarap bardağını masadan alıp dudaklarıma götürürken Akın bardağı elimden aldı ve benden uzağa koydu. Bunu yaparken gözleri bir an olsun bile bana değmemişti.

"Çocuğum yaşındasın, bana sakın akıl vermeye kalkma!" diye yükseldi adam. "Çocuk dediğiniz sizden daha çok şey biliyor." üstten bir bakış attı. "Ne yazık."

"Şeytanizm şeytan gibi düşünmeye çalışma felsefesidir tamam mı? Büyüklerinle konuşmayı öğren ilk önce." adam titreyen alnını kravatının ucuyla silerken Akın yarım ağızla "Çalışırım." dedi.

Daha sonra ayağa kalkıp benimde kolumdan tutarak kaldırdı. "Ne oldu?" dedim esneyerek. "Giyin, ben hesabı ödeyip geliyorum." ceketimi giyerken "Senin paran var mı ki?" diye sorunca duraksadı. "Giyin, küçük hanım. O küçük burnunuzu da her şeye sokmayın."

Beni masada yalnız bırakıp kasaya doğru uzaklaşmasını beklerken dudaklarımı büzdüm. "Bununla bir ömür mi geçer evladım?" dedi adam. "Sen en iyisini bunu terket, daha iyisini bulursun."

İçimde sus diye fırtınalar kopuyordu.

Akın, kasada ödeme yaparken sürekli beni kontrol ediyordu. Ona durumumu açıklamak için baş parmağımla iyiyim işareti yapınca başını iki yana sallayarak güldü. "En azından gülebiliyormuş." adam hala homurdanıyordu.

Sanırım az önce yaşanılanlar ona fazla dokunmuştu.

Onu umursamadan ceketimi giymeye çalışıyordum ama bir kolunu bir türlü bulamıyordum. "Ya uf." sızlanarak kendi etrafımda dönerken Akın, ellerini omzuma koyarak beni durdurdu. "Kedi misin sen?" dedi sırıtarak ve giyinmeme yardımcı oldu.

"Ha?" dedim.

"Kuyruğunun etrafında dönme." ne dediğini anlamadım ama çokta umursamadım. Masadaki çantamı da koluma astığımda hazırlanmıştık. "Dersinize iyi çalışın." dedi Akın, son anda adama dönerek. "Bir sonrakinde bu kadar insaflı olmayacağım."

Adam hissetle ayağa kalkarak "Ne diyorsun sen be!" diye bağırınca insanlar bize bakmaya başladılar. Akın, oldukça sakin bir şekilde "Öyle bir felsefe yok, Murat bey." deyip gülümsedi.

"Sen benim ismimi nereden biliyorsun?" adam bu sefer tedirginlikle sormuştu. "Bu bir sır. Tanıştığımıza memnun oldum."

O an ne oldu bilmiyorum. Sadece tek istediğim eve gidip uzun bir uyku çekmekti. Ama olan her şey saniyeler içinde gerçekleşti. Adam bir anda çığlığı bastığında Akın beni kolumdan tutarak çıkışa yönlendiriyordu.

"Ne yaptın sen?" diye mırıldandım.

"En iyi yaptığım şeyi." şu an yanımdaki sanki Akın değil de Aeron gibi hissetmiştim.

Arabasının yanına gelerek benim güvenle oturmamı sağladı ve kemerimi bağlamak için üzerimden eğildi. Sertçe yutkunarak onun bana yaklaşan yüzünün her bir detayını inceledim.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin