"Baylar bayanlar." alnımı ovaladım. "Müzayedemiz başlamıştır." bunu demesiyle herkes ıslık çaldığında Sarman güldü ve sahneden aşağıya indi.Onun yerine daha yaşlı olduğunu tahmin ettiğim bir adam sahneye çıktı ve kürsüye ilerledi.
Slayttan bir yeri açtı. "Burası Alaska'nın en güzel köylerinden biri. Çok güzel çiçekler yetişiyor, toprağı verimli." göz kırptığında salondan kahkahalar yükseldi.
Elbette bunun basit bir çiçek olmadığını o an anladım.
Uyuşturucudan bahsediyorlardı.
"Yüz binle başlatıyorum." dedi adam, "Teklif veren?" kaşlarımı çattım. "Yüz bin çok az değil mi?" diye mırıldandım yanımda oturan Akın'a. "Euro." dedi basitçe. Sözümü hemen geri aldım.
Haki rengi bir elbise giymiş kadın, elini kaldırdı. "Yüz elli bin." dedi sadece.
Arkasındaki adam güldü. "Çok basit oldu bebeğim. İki yüz." dedi bu sefer.
"İşler kızışıyor." dedi kürsüdeki.
"İki yüz elli." dedi beyaz kürk giymiş bir kadın. Gözlerinin altını makyajla kapatmaya çalışsa bile morluklarını buradan görebiliyordum.
"Satıyorum?" dedi adam. Kimseden çıt çıkmayınca, köydeki toprakları kadına verdi.
"Şaka mı bu?" diye mırıldandım. Birkaç adam, elindeki kağıtlarla kadına doğru gidiyordu.
"Sonradan yan çizmesin diye herkesin gözü önünde imzalayacak." dedi Akım ve devam etti. "Ayrıca kadın keş." yüzünü buruşturdu.
"Yoksa o köy beş para etmez." anladım manasında başımı salladım. "Şimdi diğer toprağımıza geçiyorum." deyip başka bir fotoğraf gösterdi.
"Alaska'yı Alaska yapan bu köydür." dedi ve "İlk yerleşim yeri burada kuruldu." diye devam etti.
Masamızdan çıkan sesle şaşkınlıkla oraya döndüm. Kaan elini kaldırmıştı. "Ah." dedi kürsüdeki adam.
"Teklifimizi bekleseydin." Kaan dudaklarının arasındaki proyu işaret ve baş parmağıyla ucundan tutup, dumanını havaya üfledi.
"Beklemeyi sevmem." güldü adam.
"Açılış parası üç yüz bin."
"Üç yüz elli." dedi bir başkası. "Dört yüz." dedi Kaan. "Dört yüz elli." dedi yine aynı kişi.
Kaan, Merve'ye döndü. "Bebeğim, boğazım kurudu. Sen devam edebilirsin." Merve büyük bir özgüvenle elini kaldırdı ve "Altı yüz." dedi kısaca.
Salonda sessizlik oluşurken başka teklif eden olmamıştı. Ben şaşkınlıkla olanları izlerken, adamlar masamıza geldi ve sözleşmeyi Merve'nin önüne itti.
Merve önüne gelen saçlarını arkaya itip gelişi güzel bir imza attı.
"Altı yüz euro mu?" dedim şaşkınlıkla. Doğru olduğunu biliyordum ama o kadar parayı bir arada görmediğim için paranın böyle havada uçuşuna şaşkınlıkla bakıyordum. "Şov." dedi Akın başını iki yana sallayarak.
"Bunlarla biz nasıl yarışacağız?" diye sordum fısıltıyla. "Biraz beklese çok daha güzelini alırdı oysa." tekrar sordum.
"Bizimde toprak almamız gerekmiyor mu?" Akın cevap vermedi.
"Akın cevap versene!"
Müzayede bu şekilde devam etti. Bir buçuk milyonlar, iki milyonlar havada uçuştu. Ben sorduğum soruların hiçbirine cevap alamadım.
Sıkıntıyla olduğum yerde hareketlendiğimde Kaan alayla "Ee Aeron?" diye sordu. "Hiçbir yere elini kaldırmadın?" bana döndü. "Kaldırmadınız?" diye düzeltti.
"Yoksa altın masadan çıkma kararı mı alıyorsun?"
"Hayır." dedi Akın.
"O zaman?" güldü.
Akın cevap vermedi. Ben telaşla bacaklarımı oynatırken bunu fark etmiş gibi elini bacağıma koydu ve uyluklarımı sıktı.
"Ve son arazimiz..." kürsüdeki adam geri çekildi. Onun yerini Sarman aldı.
"Sürpriz bir arazi." dedi Sarman. "Kimler almak ister?" herkes elini kaldırdı, Akın'da dahil. Alanlar bir daha alamadığı için Kaan ve Merve durmuştu.
"Başlangıç fiyatı on milyon." salondaki herkes elini indirdi, bir kişi hariç.
Ben daha fiyatın şokunu atlatamazken Akın rahatça elini yukarıda tutmaya devam ediyordu. "Ne yapıyorsun?" dedim merakla. "Ops." dedi Kaan. "Dostum senin o kadar paran var mıydı?" dişlerimi sıktım.
"Tek bir kişi mi?" diye sordu Sarman. "Bir tık üzüldüm."
Arkadan birisi "On beş milyon." dedi. Tamam, artık durma zamanı diye düşünmüştüm ve Akın içkisinden bir yudum alarak "Yirmi." dedi. Durmuyordu, durmayacaktı.
"Bu kadar çok mu istiyorsun?" dedi Sarman, Akın'a.
"Ben daha çok istiyorum." dedi arkadaki adam. "Yirmi beş." Akın güldü.
"Otuz beş." terleyen alnımı sildim. "Tamam." dedi Sarman. Salondaki herkes merakla bizi izliyordu resmen. "Sattım." ve toprak bize satıldı
Otuz beş milyon euroya harika bir(!) toprağımız olmuştu. Ne de güzeldi ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN ÇIRAĞI
Teen Fiction"Seni öpeceğim." dediğimde duraksadı. "Sadece beynim yerinde değilken bunu yapabilirim." diye devam ettiğimde güldü. "Peki ben gecenin sonunda ne yapacağım biliyor musun?" dedi aramızdaki sessizliği bozarak. İçkimden bir yudum aldım ve "Ne yapacaks...