73. Bölüm: "Kandırılmak."

5.9K 359 186
                                    

keske chase atlantic surekli sarki soylese😭😭 bu arada artik uzun (en azindan bana gore) bolumlere gecis yapmis bulunuyoruz. umarim bu sekilde hosunuza gider. iyi okumalar❤️

Stresle tırnaklarımı yemeyi bırakmam gerekiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Stresle tırnaklarımı yemeyi bırakmam gerekiyordu. Sıyrılan ojemi, tırnaklarımın tersiyle düzeltip sıkıntılı bir nefes verdim. Her şey iyice karman çorman olmuştu. Alnımı ovaladım ve gelen mailleri yanıtlayarak işime devam ettim.

Ofisin için zaten ana sınıfı gibiydi. Herkes ayrı bir telden çalıyordu, tabii bunu müdürün üç saatliğine dışarı çıkmasına borçluyduk. Saçımın topuzuna bir şey girdiğini hissettiğimde ifadesiz bir suratla, topuzumun içinden kağıt parçasını çıkardım ve avcumun içinde buruşturdum.

"Ya kızım yabani misin? Çok güzel uçak yapmıştım." dedi nefes nefese yanıma gelen Mert. "Bir daha yaparsın Mertcim." dedim zoraki bir gülümsemeyle. "Bu sefer bana atmamaya dikkat edersin hem, hm?" kaşlarını çattı.

"Aman be! Sen ruhun ölmüş ruhun." dedi triple. "Ne var yani uçak yapıp topuzuna attıysam?" yandan yandan bakıyordu bir de. "Sanki traktörle üstünden geçtik." homurdandı.

Ona dik dikı bakıyordum ama hala yanımdan gitmiyordu bir de. "Gülsene." dedi huysuzca. Omzumdan ittirdiğinde, tekerlekli sandalyeyle geriye savruldum. Küçük bir çığlık atarken Mert, telaşla sandalyenin altından tuttu ve kendine çekti,

"Lan." dedi heyecanla. "Lan valla yanlışlıkla oldu kızma." hızlı hızlı konuştu. "Bir dokundum savruldun lan." dedi yeniden. "Sen neyle besleniyorsun?" yüzünü buruşturdu. "Yoksa şu sosyal medya bahsettikleri at yeminden mi yiyorsun?"

"Ne?" dedim. "At yemi mi?"

"Ha." dedi. Bu sırada buruşturduğum kağıdı açıp yeniden uçak yapıyordu. "Yulaf mı demek istedin?" umursamaz bir ifadeyle omzunu silkti. "Ondan galiba."

Güldüm. Bunu gördüğünde "At yemi işte?" dedi. Kabul ettirmek istiyordu sanki. "Bak böyle davranma sebebin onlar hep. İçinde protein yok ki azıcık vurunca oturttur." cıkladı. "Üflesem uçarsın."

Yeniden omzuma dokununca göz ucuyla oraya baktım. Elimle vurunca yüzünü buruşturdu. "Ama bak tokatın iyiymiş şimdi." sırıttığımda rahatlamış gibiydi. "Ha şöyle ya." mırıldandı. "Birazcık gül."

"Hm?"

"Birazcık diyorum, birazcık gül ofisimizin gülü." yanağımdan makas alınca acıyan yanaklarımı ovuşturdum. "Sabahtan beri bakıyorum, öyle duvara bakarmış gibi bakıyorsun. Yani normalde böyle olsan çok umursamam ama bu kadar üzülme." dedi.

"Yani üzüldüğün şey neyse işte." geçiştirdi. "Teşekkür ederim." dedim sertçe yutkunarak. Çünkü biraz daha konuşsam ağlayacak gibiydim şu an. Sanki çalıkuşundaki Feride'nin tüm gün gezip eğlenip parmağına diken battığında ağlaması gibiydi.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin