soyle hafta sonuna girmeden bir bolum atip kaciyimm. bu arada uniler aciliyomus..bende dun arkadasimin yanina gitmistim okudugum yere, sey diyordum 'dusunsene bugun okulu aciyorlarmis' keske her dedigim sey bu kadar kolay gerceklesse!!!! NEYSE ben yine bir seyler anlattim ama ne anlattim BILMIYORUM (bu arada) dun otobusteydim, kitap okuyordum. bende kitaplarin altini ustunu kosesine cizip okumayi ve notlar almayi cok seviyorum sonra muavin bir anda durdu dedi ki 'siz yazar misiniz?' SOK OLDUM birden dedim ki 'hayir hayir degilim😭😭😭' BOYLE ISTE. yine cok sey anlattim. hadi iyi okumalar size❤️
SON OLARAK BOLUMU atmadan once guncelleme: 100k olduk😖💘*
"Yoksa bilmiyor muydunuz?" dedi Akın. "Kusura bakmayın, böyle açık açık söyledik ama abiniz sonuçta..." gülümsedi. "Sizden saklamamıştır diye düşünmüştük." kuruyan dudaklarını ıslattı. "Hatta bu akşam yemeğini, ortaklığımızı kutlamak için hazırladığınızı bile düşünmüştük." dedi.
"Ne ortaklığı be adam?!" dedi Melih sinirle ayağa kalkarak. Tabaktaki etlerime hüzünlü bakışlar fırlattım. Anlaşılan bugün de yemek yemek haramdı...
"Alaska'nın yeni sahiplerinden biri olarak, bana böyle davranmanızı önermem." dedi yavaşça Akın. Sesi sinir edici bir sakinlikle kaplıyken bir o kadar uyarıcıydı. "Hah." dedi. "Şimdiden havalara girmişsin."
"Bakın." dedi Akın. "Bizim sizin yerinizde gözümüz yok. Biz yanlış bir şey de yapmadık, abiniz," dedi bastırarak. "Satışa sundu, benim de param vardı aldım." omuz silkti.
"Size bunu söylemesi gereken oydu. Anlaşılan taht kavgaları çoktan başlamış." umursamaz bir ifadeyle sormuştu. Zaten bildiği sorunun cevabını çok önemsemiyor olmalıydı. "Taht kavgası mı?" güldü.
"Benim olanı benden alamaz."
"Burası sizin mi? Oysa Alaska'yı size abinizin verdiğini duymuştum. Demek ki kararından pişman olmuş." Melih kalktığı sandalyeye geri oturdu. "Ben burayı en iyi şekilde yönetiyorum. Pişman olacağı bir şey yapmadım."
"İyi de burası sizin değilmiş ki satarken sizden izin alsın?" ben yine kendimi durduramazken Akın uyarıcı bir şekilde baktı bana. Dudaklarımı büzdüm, bende konuşmak istiyordum ama ya! "Sevgiliniz her şeye burnunu sokuyor olmalı." dedi Melih ters ters.
"Yok." alayla mırıldandı Akın. "Yapmaz öyle şeyler küçük hanım." umursamazca başımı salladım. Ne zaman bir şeye burnumu sokmuştum sanki? Biraz fazla abartıyorlardı.
"İyi." dedi Melih. Gözlerimi devirdim. "Bundan önceki gelişimizde de söylemiştim." dedi Akın, dikkatleri üzerine çekerek. "Buranın gerçekten size ait olduğunu düşünüyorsanız neden sahip çıkmıyorsunuz? Müzayede gecesini gördünüz, resmen aç kurtlar ava çıkmıştı." rahat bir şekilde söylendi.
"Onlardan biri de bendim ve istediğim şeyi aldım." dedi. "Bu sadece bir başlangıçtı. Devamı gelecek ama bu sefer üzülmekten fazlasını yaşayacaksınız." dedi Melih'e. "Burası elinizden kayıp gittiğinde bu sefer pişmanlıktan kavrulacaksınız. Elinizdeki şansı kullanmadığınız için delireceksiniz..." dudakları şeytani bir şekilde yukarı kaldırdı.
Ben bir film izler gibi onları izlemeye dalmıştım. Sanki derbi maçıydı, ya da üç sezondur izlediğim gizemli dizinin çözüm bölümüydü. Veya uzun zamandır okuduğum kitabın final bölümü gibiydi...
"Ne demek istiyorsun?" dedi Melih.
"Beni salak yerine koyma." dedi Akın. "Koyarsan, en büyük hatayı yapmış olursun." sanki uyarı veriyordu. "Karşımda abini savunurken nefret ışıklarını görmüyorum sanma, intikam yeminlerini duymuyorum sanma." dedi Akın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN ÇIRAĞI
Teen Fiction"Seni öpeceğim." dediğimde duraksadı. "Sadece beynim yerinde değilken bunu yapabilirim." diye devam ettiğimde güldü. "Peki ben gecenin sonunda ne yapacağım biliyor musun?" dedi aramızdaki sessizliği bozarak. İçkimden bir yudum aldım ve "Ne yapacaks...