8. Bölüm: "Böcek."

12.4K 667 184
                                    

heartburn - wafia
love isn't always pretty :)

"Bu mutsuzluğun mezardan başka bir sonu olduğunu sanmıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bu mutsuzluğun mezardan başka bir sonu olduğunu sanmıyorum." diyordu Genç Werther'in Acılarında. Babamın hapise girmesiyle değişen hayatım beni koca bir mutsuzluğa itmişti.

Aslında hiçbir zaman kendimi bu mesleğe ait hissetmemiş sırf babam için yapmıştım ne yaptıysam. Evimize defalarca gelen tehdit mesajları, şantajlar, benim küçükte olsa kaçırılmamın sebebinin hepsi o pis işleri bilinmesin diyeydi.

Ama babam ne beni ne annemi düşünmüştü. En sonunda ise iftiraya maruz kalıp hapise girmişti. Ona ilk başlarda çok kızıyordum, nasıl olurda bizi hiçe sayar diyordum ama anlamam üniversitenin ikinci yılını almıştı. Çok garip bir davayla karşılaşmıştım ve asıl önemli olanım adalet tutkusu olduğunu fark etmiştim.

Bir ilaç fabrikası yüksek dozda ilaç üreritiyordu ve bu uyuşturucu bağımlılığından daha kötüydü. Çünkü yasaldı. Yasal.

Belki babam benimde kullanabileceğim ihtimaline tutulmuştu, belki annem kullanırdı. Belki kendi...Her şeyden önce ülkede yasal bir uyuşturucu ticareti kol geziyor olacaktı. Bu dava yüzünden çok fazla zarar etmiş olsalarda babamın hapise girmesiyle kaldıkları yerden devam etmişlerdi.

Ne olursa olsun babamla gurur duyuyordum.

Burada oluşumun kaçıncı saatiydi bilmiyorum ama bundan altı yıl öncesine gidecek kadar fazlaydı. Bulunduğum yer bir mahzen gibiydi. Parmaklıklar paslanmış, yerde zincirler duruyordu. Yanımdaki tuğlalar o kadar eskiydi ki dokunsam kırılacak gibiydi. Bir de burası acayip pis kokuyordu. İlk başlarda nefesimi tutusamda bunun işe yaramayacağını fark etmiştim.

Oflayıp başımı duvara yasladım ve tavana bakmaya başladım. Duvarın kenar köşesinde gördüğüm örümcek ile çığlık atarak ayaklandım ve parmaklıklara sıkıca tutunup "İmdat!" diye bağırdım. "Öldürüyorlar beni!"

Kapının kırılır gibi açılmasıyla irkilsemde içeri girenin Akın olduğunu fark ederek ellerimi ona uzattım. "Akın yardım et."

"Birisi hir şey mi yaptı?" başımı salladığımda gözlerinin kızardığını gördüm ve korkuyla geriledim, Akın bunu fark ettiğinde gözlerini sıkıca kapattı sonra tekrar açtı. Artık eskisi gibiydi. Aslında korkmamış ama şaşırmıştım.

"Beni buradan çıkar hiç güvenli değil burası." dediğimde "Kim?" dedi. "Nasıl birisi tarif et." ardından askerlere dönerek "Misafirimize böyle mi sahip çıkıyorsunuz!" diye gürledi. "Çabuk onu bulun bana."

Kolunu tuttum. "Buradaki?" kaşlarını çattı. "Burada mı?" başımı sallayıp işaret parmağımla tavandaki böceği işaret edince bana baygınca baktı. "Ciddi misin sen?"

Askerlerin başını öne eğdiğini görünce "Hey sen!" diye bağırdım. "Çabuk çıkar beni buradan." Akın, parmağımı tutup "Askerlerime emir veremezsin." dedi sakin ama tehlikeli bir tonda. "Sen buradaki böceğe bile emir veremezsin kızım. Buradaysan düzgün konuşacaksın."

Kaşlarımı çattım. "Sanki burada olmayı ben istemişim gibi konuşma bana!" diye çemkirdim. Askerlerin birbirini dürtüp bir şey konuştuklarını görsem de Akın'ın onlara bir bakış atmasıyla tuz buz olmuşlardı.

Akın eliyle hiç zorlanmadan kapıyı açtı. Yani kırmışta olabilir tabii.

"Sana her şeyi öğreteceğim ama en başta.." çenemi tuttu. "Şu aptal ağzını bileceğim." deyince gözlerimi kırpıştırdım. "Ama çok korktum." dedim fısıldayarak. "Hm." dedi, gözleri dudaklarımdaydı. "Çok mu korktun?" sanki bir çocukla konuşuyordu.

"Evet..benim böcek fobim var biliyor musun?" güldü. "Onu anladık zaten." derin bir nefes alıp "Ama o korktuğun böcek buranın en zararsızı." gözlerimi büyüttüm.

"Burada zararlı böceklerde mi var?" dedim korkmuş bir halde. "Evet." dedi. "Ve istenmeyen misafirleri o böceklere yediriyoruz." deyince ayaklarımı çırptım. "Yaa." dedim. "Ben istemedim ki buraya gelmek."

Bir anda "Ah! Yoksa bu o mu?" deyip yere doğru bakınca çığlık atarak ellerimi boynuna sardım ve bacaklarımı havalandırdım.

"Şşh." güldü. "Dalga geçiyorum." somurtarak bacaklarmı indirip kollarımı çektim. "Komik değildi." cıkladı. "Ben eğlendiysem komiktir." deyip bileğimi tuttu ve o mahzen gibi yerden çıkardı.

"Nereye?" diye sordum. "Nereye gitmek istersin?" dedi. "Evime." güldü. "Hayalperest kız seni." gözlerimi devirdim.

"Gidiyoruz." omzunun ardından bana bakıp "Kraliçeyle tanışmaya." dedi.

Kraliçe mi? Ne?

ŞEYTANIN ÇIRAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin