48. Bölüm: "Mira Yener."

6.1K 379 83
                                    




Biraz kendime gelmek için sahile inmiş orada yürümüştüm. Bir saatlik düşünmek yetmezdi ama bu işe mecburdum.

Bu yüzden şirkete gelmiştim. Ajans katına çıkıp kendi masa ve sandalyeme oturdum.

Bilgisayarımı açarak haber sitemizde gezindiğimiz sırada Nil ve Batuhan çiftinin haberini çoktan yaptığımızı fark ettim.

Gülümseyerek üstüne tıkladım. Haberin altına indiğimde gördüğüm şeyle kaşlarım çatıldı.

Yazarın yanında sadece Mira Yener yazıyordu.

Tamam, bu işi Mira yazmıştı ancak biz bir takımdık. Onun işi olduğunda ben, benim işim olduğunda o yapardı ve burada sadece birimizin değil ikimizin adı olurdu.

"Mira." diye seslendim. Kahve makinesinin yanında, tahminimce birilerinin dedikodusunu yapıyordu. "Selam." dedi beni gördüğünde.

Hızlıca yanıma geldi. "Senin ismin yazıyor." dedim direkt konuya girerek.

Ensesindeki saçları kaşıyıp duraksadı. "Mira." dedim. "Ne oldu?" ofladı. "Muhsin bey sorun çıkardı." dedi bir anda.

"Bu zamana kadar hiç çıkarmayan adam mı?" kızgındım çünkü bunu neden yaptığını anlıyordum.

"Evet." diye mırıldandı. "Haberi ben getirince seni sordu, bende acil işin çıktığı için gittiğini söyledim. Haberi sadece kendi ismimle yayınlamamı söyledi." deyince gözlerimi devirip sinirden güldüm.

"Gerçekten üzgünüm." diye mırıldandı Mira. "Sorun değil." deyip derin bir nefes aldım.

"Hem burası Türkiye." suçu olmayan şey yüzünden morali bozulsun istemiyordum. "Burada haberler bitmez."

Hala üzgünce baktığını fark ettiğimde ayağa kalktım ve "Şöyle bakma." diye mırıldandım. "Senin bir suçun yok, biliyorum."

"Olsun." dedi. "Tüm işin üstüne yatmış gibi hissediyorum."

"Saçmalama." deyip kollarından kendime doğru çektim. "Senin bir suçun yok, Muhsin bey işte." sarıldığımda bana karşılık veri hatta o kadar sıkı sarıldı ki "Ya dur!" dedim gülmememi bastıramadan.

"Söz bir sonraki işte benim adım geçmeyecek." gözlerimi devirdim. "Saçmalama Mira." söylenerek koltuğuma geri oturdum.

"Hem sen nereye gitmiştin?" dedi Mira. Gözlerinin poşette olduğunu görebiliyordum.

"Kendine bir şey mi aldın yoksa?" gözleri parlamıştı birden. Poşete uzanmak isteyince hızlıca kucağıma çektim. "Dur!" çemkirince ellerini havaya kaldırdı.

"Tamam ya, dokunmadım." mırıldandı ağzının içinden. "Ya," dedim nasıl toparlayacağımı bilemezken. "Özel bir şey."

Gözleri kısıldı. "İç çamaşırı gibi mi?" ayağına vurdum. "Hayır tabii ki!"

"Yani demiyim demiyim falan diyorum ama senin bana söylemeyeceğin başka ne işin olabilir ki!" diye isyan ettiğinde alt dudağımı ısırdım.

Ah Mira ah. "Tabii canım ne olabilir ki?"

Alt tarafı bir şeytanla ortak oldum. Hatta mafya üyelerinin gizli müzayedesine katılacağım hafta sonu. Şeytan da o kadar iyi niyetli ki bana maske yapmış, pardon! Yaptırmış. Sırıttım kendi kendime. Kısacası her zaman ki şeyler ya..

"Güldün." dedi Mira. "Vallahi güldün. Bak doğruyu söyle biri mi var?" elimi dudaklarıma bastırdım ama hala sırıtmamı durduramıyordum.

"Ya öyle bir şey olsa söylemez miyim?" imalı bakışlarıyla süzdü beni.

"Cık." dedi. "Cık mı?" diye sordum. "Hmhm." dedi. "Sen asla söylemezsin. Resmen kerpetenle laf alıyoruz ağzından ya. Bir daha sana Mert'i anlatmayacağım." tıpkı onun gibi, Mira'yı süzdüm.

"Anlatmıyorsun zaten." duraksadı. "Ha, doğru ya." gözlerimi devirdim.

"Öyle bir şey olsa anlatırdım." dedim. "Merak etme." ikna olmamıştı ama daha fazla üstelemedi.

"Bu arada erkekler seksi iç çamaşırına bayıl-" masamın üzerinde duran kalemliğimden kırmızı kalemi elime aldım ve benden gülerek uzaklaşan Mira'ya fırlattım. "Pis cadı." diye cırladığımda öpücük attı.

Beni delirtecekti. Gerçekten bunların arasında kafayı yememem mucizeydi zaten.

Arkama yaslandım. Bugün yapmam gereken şeyler için bir liste oluşturdum ve takvime baktım. 27 mart pazartesi.

Yarın babamın görüş günü vardı. Onu yaklaşık iki haftadır görmüyordum, daha doğrusu göremiyordum desem yanlış olmazdı. Derin bir nefes aldım.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin