"Hadi denize girelim oturmaya mı geldin, Kuzucuk?"
Kafamı iki yana salladım. "Üşeniyorum ya siz girin."
Evet üşengeç bir insan olduğum için tatilde bile şemsiyenin altında oturmuş telefonda Kuzey'e yazıyordum.
"Olmaz öyle şey kalk hadi," Eren başımda dikilmiş hâlâ beni oturduğum yerden kaldırmaya çalışıyordu. Üzeri çıplaktı altında ise lacivert deniz şortu vardı.
"Ya istemiyorum!" Çocuk gibi kollarımı birbirine bağlayıp ona sırtımı döndüm.
"Hadi bakalım kuzucuk," Dedi. Ardından beni kucağına aldığında ağzımdan bir çığlık kaçtı. Bir kolu bacaklarımın altındayken diğer kolunu sırtıma desteklemişti.
"Eren!" Kuzey'in sesini duymamla bakışlarımı oraya çevirdiğimde Eren kucağında benimle beraber sesin olduğu tarafa döndü. "Ne yapıyorsun oğlum bıraksana," Dedi tok bir sesle.
Eren sırıttı. "Kuzucuğu denize atacağım kardeşim,"
Kuzey kaşlarını çattı "Onun ayağı yok mu? Kendi gidemiyor mu?"
Eren onu dinlemeyip denize doğru yürümeye başladı. "Kudurdu diye yorumladım." Deyip güldü.
"Beni kıskanacağını hiç düşünmüyorum," Deyip dudaklarımı büzdüm.
"Saçmalama! Kuzey benim arkadaşım. Eğer böyle bir şey söylüyorsam vardır bir bildiğim. Sen düşürme yüzünü." Dedi. "Gül bakayım bir,"
Bana doğru sırıttığında ben de ona güldüm. "Heh şöyle kuzucuk!"
Eren cidden benim en yakın arkadaşlarımdan biri olmuştu. Yeri geliyor benimle eğleniyor, yeri geliyor dertleşiyordu.
"Ya Eren!" Diye bağırdım. "Suya girmek istemiyorum!"
Önüme baktığımda iskeledeydik. Eren, iskelenin ucuna doğru ilerliyordu.
"Tavuklar gibi orada oturuyorsun," Dedi. "Oturmaya mı geldik kuzucuk?"
"Bir kere de oturmaya gelelim Allah aşkına ya!"
Bir anda durduğunda bakışlarımı ondan çekip önüme baktım. İskelenin en ucundaydık. Bulut ve Zühre denizin içindelerdi.