Suyla yıkadığım yüzümü havluyla kuruladıktan sonra havluyu lavabonun üzerine gelişigüzel bıraktım. Yüzümde dünden kalma makyajım olsa da sonra çıkartırım diyerek gözlerimi ovuşturarak lavabodan çıktım.
Dün eve geldiğimizde Kuzey çoktan koltukta sızmıştı. Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki ne zaman yatağa girdiğimi bile hatırlamıyordum.
Merdivenlerden çıktıktan sonra terasa girdiğimde koltukta Zühre ve Bulut'u gördüm. İkisi de hararetli bir şekilde bir şeyler konuşuyordu. Hiç olmadığı kadar ciddi olan suratları gerilmeme sebep olmuştu.
"Günaydın," Dedim kısık sesimle. Aralarına oturduğumda ikisi de konuşmayı kesmişti. "Bir şey mi oldu? Kahvaltıyı neden hazırlamadınız?"
İkisi de soruma yanıt vermedi.
"Ne oldu?" Dişlerimi birbirine bastırdım. "Eren ve Kuzey nerede?"
Zühre bana döndüğünde gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi. "Işıl, Kuzey uyandığında her şeyi anlattık. Bir anda çıktı gitti nerede olduğunu bilmiyoruz. Eren de onun peşinden çıktı, bulmaya çalışıyor."
"Ne?" Dedim. Olayların şaka olup olmadığını kavramak için ikisinin de yüzüne baktığımda en ufak bir gülümseme göremedim. "Siz," Kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldım. "Siz, Kuzey'e bunu pat diye söyleme cesaretini nerede buldunuz acaba?"
"Erkenden öğrenmesi daha iyiydi, Işıl. Geç söylesek de aynı tepkiyi verecekti. Bu eninde sonunda söylenmek zorundaydı ve biz de erkenden bunu yaptık." Bulut, aşina olmadığım bir ciddi ses tonunda konuştuğunda sinirle gülerek ayağa kalktım.
"Eren konuşabilirdi!" Diye bağırdım Bulut'a doğru. "Eren onunla konuşup bütün sorunu halledebilirdi! Saçmalıyorsunuz! Şu an nerede onu bile bilmiyorum. Gelmişsiniz karşıma zaten öğrenecekti diyorsunuz!" Ellerimi sinirle saçlarıma geçirip saçlarımı geriye doğru attım. "Kaç saat oluyor gideli?" Sakinleşmek için gözlerimi kapatıp dudaklarımı yaladım.
"Üç saat." Dedi Zühre kısık çıkan sesiyle.
Bir hışımla gözlerimi açtığımda, "Size inanamıyorum!" Dedim. "Beni uyandırmaya tenezzül bile etmemişsiniz!"
Zühre ayağa kalkıp yanıma geldiğinde, "Işıl..." dedi.
Devam etmesine izin vermeyerek ona doğru, "Sus, Zühre!" Diyerek bağırdım.
Şu anki öfkem Kuzey'in burada olmamasıydı. Onun her şeyi böyle öğrenmek zorunda kalmasıydı. Canı yanacaktı, biliyordum. Onları duyduğunda, kendi kardeşine söylediği sözleri duyduğunda, kendini affetmeyecekti.
Hızlı adımlarla ilerleyerek terasın kapısını açtım. Aynı hızda merdivenleri indikten sonra odama girdim.
Zühre arkamdan seslense de duymamazlıktan gelmiştim. Bavulumun üzerine bıraktığım beyaz ince hırkamı aldım. Üzerimde kısa mavi ördek baskılı pijama takımım vardı. Aldığım hırkamı üzerime giydikten sonra odadan çıkmak için bir hamle yapmışken Zühre'nin önümde durmasıyla adımlarım durdu.
"Nereye gidiyorsun, Işıl? Buraları bilmiyorsun. Kaybolursan ne yapacağız? Saçmalama."
"Kuzey'i arayacağım, Zühre. Çekil."
Geçmek için sola adım attığımda o da benimle beraber sola adım attı. Odanın kapısının önünde öylece durmuştuk.
"Eren arıyor zaten, Işıl. Onu bulur, hem de beraber konuşurlar. Senin gitmene izin veremem."
İstemsizce gözümden bir damla yaş aktı. Titreyen sesimle, "Çekil, Zühre" Dedim.
Zühre çekilmeyip sıkıca bana sarıldığında ben de ona sarıldım. "Canımın içi benim." Dedi kollarını daha sıkı bana dolarken.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ | TEXTİNG
Teen Fiction[Tamamlandı] mavimsigibii: İlk çalacağım şey kalbin olacak. mavimsigibii: Ve kimseye vermeyeceğim. (130323) macera #2 (100923) dostluk #2 (110723) duygu #1 (201223) mutluluk #2 (200124) intikam #2 (310524) bilinmeyen #1 190223/050923