3.2

10.6K 456 113
                                        

🌸

"Bulut Allah belanızı vermesin gelin beni alın buradan!" Telefonun diğer ucundaki Bulut'a bağırdığımda sinirle ayağımı yere vurdum.

"Biz seni nasıl bulalım koca ormanda? Biz daha evi bulamadık."

"Beni burada ayılar mı yesin, Bulut? Çabuk buraya gelin yoksa polise şikayet ederim sizi."

Bulut kahkaha attı. "Ormandan çıkarsan şikayet edersin canım."

"Lan sen benim düşmanım mısın? Gelin alın beni hava kararıyor."

"İban atıyorum."

Bir ağacın yanına oturup bağdaş kurduğumda, "Ne?" Dedim.

"Paraya göre seni almaya geliriz. 100 lira atarsan yürüyerek, 500 lira atarsan oraya ışınlanarak."

"Telefonu Eren'e ver! Konuşma sen benimle!"

"Tamam tamam sinirlenme. Etrafında ne var?"

Etrafıma kısaca göz gezdirdiğimde ağaçtan başka bir şey göremedim. "Ağaç var, ot var, yine ağaç var, ot var."

"Çok açıklayıcı oldu hemen geliyoruz." Dedi dalga geçerek.

"Dalga geçme benimle oraya gelirsem döverim seni!"

"İntikam sıcak yenen bir yemektir."

"Soğuk yenen olacak o gerizekalı." Dedim

"Ben soğuk yemek sevmem ki-"

Bulut'a göz devirip telefonu yüzüne kapattığımda ağaca yaslanıp ofladım.

Evet Kuzey'den kaçarken ormanda kaybolmuştum. Ve sanırım kuşlar, kurtlar, ayılar beni burada yiyecekti.

Kuzey'in yemesinden iyidir.

İç sesimin dediğine alkış tuttuğumda, "Aferin valla sen de mantıklı konuşuyorsun arada. Aslında seviyorum seni ama olur olmadık yerlerde mal mal şeyler söylüyorsun. Birkaç gün önce Kuzey ile denizdeyken öpüşelim dedin. Öpüşelim ne ya? Senin ahlakın nerede terbiyen nerede?" Dedim.

"Öpüşelim mi?" Arkamdan gelen sesi duyduğumda gözlerimi yumup başımı ellerim arasına aldım.

"Allah belamı vermesin benim. Araba çarpsın ben uçayım yere çarpayım. Hem Allah, hem araba, hem de yer çarpsın bana. Merküre ışınlanayım uzaylılarla oturup bu rezil anımın hasbihalini yapalım. Yok yok en iyisi yer yarılsın ben içine-"

"Mavi," Kuzey'in sesi lafımı böldü. "Ne biçim laflar bunlar kızım? Nasıl aklına geliyor iki dakikada?" Dedi eğlenen sesiyle.

"Tamam, dur bir saniye baştan alabilir miyiz? Çok hazırlıksız yakalandım da." Dedim. Başım hâlâ ellerimin arasında eğik bir şekilde duruyordu. Utancımdan Kuzey'e bakamıyorum. "Sen şimdi git geri unut bunları, tekrardan hiçbir şey yokmuş gibi gel."

Kuzey güldüğünde kaşlarımı çattım. "Ne gülüyorsun be? Ayının bal kovalaması gibi kovaladın beni zaten."

"Ayı mı?" Dedi.

"He ayı. Bildiğin ayı. Kahverengi olandan." Dedim. "Daha doğrusu sen sarı ayısın pardon."

"Sarı ayı mı oluyor, Mavi?" Dedi gülüşünün arasından.

"Valla bende yeni gördüm oluyormuş."

Kuzey'in önümde durduğunu ayakkabılarını görünce anladım. Ellerimi nazik bir hareketle çektikten sonra aynı şekilde parmaklarıyla çenemi tutup kendine bakmam için kaldırdı.

MAVİ | TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin